Ömer Faruk Kurhan’ın Yazıları Vesilesiyle..
Üstün Akmen ile karşılıklı
yazdığımız yazıları “bilip susan” tiyatro camiası içinde Mimesis, Tiyatro
Dünyası, Hilmi Bulunmaz ve Ömer Faruk
Kurhan dışında “tepki” veren olmadı.(İki tiyatrocumuz benim yazımı RT etti ama isimleri bende kalsın)
Mimesis benim yazılarıma da “bağlantı”
içeren kapak yazısı ile “tartışma”nın dışında kalmadı, “haber” yaptı. (Tiyatroda
Eleştiri Üzerine Melih Anık ve Üstün Akmen Tartışması…) Bana garip gelen
Mimesis, bana cevabı da içeren Üstün
Akmen’in yazısını Ordu
Belediyesi Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’ndeydim başlığı ile yayımladı
ama “haber” içindeki bağlantıyı kendi yayımladığı yazıdan değil, Tiyatro
Dünyası’ndan aldı. (“’Mal Bulmuş
Mağribi’ Olmak ya da Olmamak") (Mimesis’in
yayımcılığını eleştirdiğimde de bana
kızıyorlar!) Mimesis’in konunun “haber” değeri olduğuna inanması önemli! Bu tartışmada da Mimesis’den bundan fazlasını beklemiyorum (hani bir “editör yazısı” falan beklemiyordum
yani) Her zamanki gibi “çok sesli”(!) olmaya çalışıyor, herkesin görüşlerine(?)
yer veriyor ve “kendisine doğrudan bir sataşma yoksa”, “bakıyor”(!) (Ama
hakkını vermek lâzım, Türkiye ve dünya politikasının en derin konuları üzerinde
görüş belirtiyor!) Bu yazımı da “haber” verecek mi, merak ediyorum.
Benimle pek çok konuda aynı
fikirde olmadığını çok kez tekrar eden Hilmi Bulunmaz ile “yergi”lerimizde buluşuyoruz.
(
Üstün Akmen, Melih Anık'a yanıt verme gücünden yoksun!) Ancak ben de onun
ifadelerini “gereksiz sert” bulduğumu, bazı konulara fazla “taktığını” ifade
etmek isterim. (Muhtemelen şimdi beni sansürcülükle itham edecek.)
Tiyatro ile ilgili olarak az
yazdığını düşündüğüm Ömer Faruk Kurhan, tartışmaya beklemediğim bir önem verdi ,
“Melih Anık – Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle” başlığı ile iki yazı yazdı.( Melih
Anık – Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle 14 Haziran 2012 ve Melih
Anık–Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle / 2
19 Haziran 2012) Yazılarında bir denge içinde olmaya çalıştı, beni
ve Üstün Akmen’i aynı oranda övmeye ve yermeye dikkat etti.
Ömer Faruk Kurhan’ın ikinci yazısının
son paragrafına takıldım:
“Tartışmanın bu boyutu dışında,
örneğin Melih Anık’ın dönemsel olarak İKSV Tiyatro Festivali, oradaki eleştiri
atölyesi, TEB, tiyatro yayıncılığı gibi kurumsal boyutu içine alan eleştiri ve
kültürel-politik önermelerinin bir hayli sorunlu olduğunu düşünmeye devam
ediyorum. Bu tartışmada, nihayetinde olumlu işlev atfettiği TEB’e üyeliğini
gündeme almadan “TEB Başkanı” sıfatıyla da Üstün Akmen’i eleştirmesi,
kolaylıkla “Bekâra karı boşamak kolay” yaklaşımını ima etmektedir. Tiyatro
alanında çeşitli ilişkiler ağı karşısında mesafe oyun eleştirisi ve
meta-eleştiri adına bir avantaj haline gelirken, kültürel politik düzeyi de
içeren eleştiri adına bir dezavantaj haline gelmektedir.”
İKSV’nin bu yıla kadar kullandığı “Uluslararası”nı da
atarak ama sayıyı arttırarak “18.İstanbul
Tiyatro Festivali” demeye başladığı festivale ben “İKSV Tiyatro Festivali” diyorum. Aynı ismi kullanan Ö.Faruk Kurhan
ile aynı düşüncede olduğumuza sevindim. Bu “bir
hayli sorunlu olduğunu düşündüğü” “kurumsal boyutu içine alan eleştiri ve
kültürel-politik önermelerimin” bir bölümü ile ilgili -en azından “sorunların
varlığı” yönünden- aynı fikirde olduğumuzu gösteriyor. Zira İKSV’nin tiyatro
konusundaki “şaşkınlığı”, festivalin ismi üzerinde yaptığı değişiklik ile
özetlenebilir. “Eleştiri Atölyesi” ve “TEB”
ile ilgili olarak Ö.Faruk Kurhan’ın ne
düşündüğünü, kendi yazılarıma ve de Ömer Faruk Kurhan’ın benim konuyla ilgili “eleştiri
ve kültürel-politik önermelerimin sorunlu olduğunu düşünmesine” bakarak çıkarabiliyorum
ancak. Bu konularda da aynı görüşte olmadığımız anlıyorum. Kaçırmışsam özür
dilerim ama onun bu konularla ilgili yazılarını okumadım. Ama en azından ben kendi yazdıklarımı
bildiğimden ona “bir hayli sorunlu gelen önerilerimi” yaklaşık olarak
anlayabiliyorum.
“Tiyatro yayıncılığı” ile ilgili
olarak sanırım karşılıklı mesajlaşmalarımızda ortaya çıkan ve merkezi Mimesis
olan konudan bahsediyor. Bu benim Mimesis’den ayrılmam ile yaşanan sürece
ilişkin bir değerlendirme olmalı. Kendisiyle yüz yüze konuşursak eminim ki “bir
hayli sorunlu” bulduğu bu konuda da birbirimizi daha iyi anlayabiliriz.
Asıl anlamadığım “Bekâra
karı boşamak kolay” ile ifade ettiği husus. Yani ben TEB Başkanı olarak “başkasının
fikirlerini kendiminmiş gibi kullansaydım” ve “bir yazıdan iki yazı çıkarsaydım”
beni başkanlıktan istifa etmeye ne engel olabilirdi!
“Tiyatro
alanında çeşitli ilişkiler ağı karşısında mesafe” ile ima ettiği benim tiyatro camiası ile “kucak kucağa”
yani bir alış veriş ilişkisi içinde olmadığım. Bunun “oyun eleştirisi ve
meta-eleştirisi” yönünden avantaj olduğunu belirtmiş ki haklı. Öte yandan ben “iş
başka dostluk başka”ya inanıyorum. En acımasız yergilerin en çok iyiliğini
istediğiniz insanlara yapılması gerektiğini düşünürüm. Yanlışlarını
göstermiyorsam o insanlarla yüz yüze gelmeyi de tercih etmem. Yani hem
yereceksiniz hem de görüşeceksiniz, bence yapılması gereken bu olmalı. Hep övdüğünüz
biri ile bir araya gelmek ise bence çok sıkıcı olur. Tiyatro camiasında “alınmak”
“işin niteliği” ile ilgili olduğu için tiyatrocular bu kadar “kırılgan” galiba.
Ömer Faruk Kurhan’ın belirttiği durumun “kültürel
politik düzeyi de içeren eleştiri adına bir dezavantaj olması” hususunda ise benim
daha çok açıklamaya ihtiyacım var.
Her şeye rağmen beni "haber yapan" Mimesis’e, yazılarımı yayımlayan Tiyatro Dünyası’na, beni övdükleri kadar yerdikleri için Hilmi Bulunmaz’a ve Ömer
Faruk Kurhan’a teşekkür ederim.
Melih Anık
Not:
Bütün bu tartışmalar içinde TEB
nerede derseniz bence “değerlendirmede”. “Tek kişilik ordu”, muhatap alsa bir türlü,
almasa başka türlü. TEB kendi sayfasında, başkanının, başlığı (Ordu
Belediyesi Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’ndeydim) ama içinde ”bana cevap” da olan yazısının “Ordu
Belediyesi Tiyatro Festivali” kısmını yayımlamış. TEB, kurum olarak “görmek” istemiyor
başkanına yapılan bu “saldırıyı”(?) Oysa “TEB Başkanı” imzalı bir bildiri çok
da YAKIŞIRDI doğrusu! Ama kendin yaz
kendin imzala nereye kadar?
Yorumlar
Yorum Gönder