Ömer Faruk Kurhan’ın Yazıları Vesilesiyle..


Üstün Akmen ile karşılıklı yazdığımız yazıları “bilip susan” tiyatro camiası içinde Mimesis, Tiyatro Dünyası, Hilmi Bulunmaz  ve Ömer Faruk Kurhan dışında “tepki” veren olmadı.(İki tiyatrocumuz benim yazımı  RT etti ama isimleri bende kalsın)

Mimesis benim yazılarıma da “bağlantı” içeren kapak yazısı ile “tartışma”nın dışında kalmadı, “haber” yaptı. (Tiyatroda Eleştiri Üzerine Melih Anık ve Üstün Akmen Tartışması…) Bana garip gelen Mimesis, bana cevabı da içeren  Üstün Akmen’in yazısını  Ordu Belediyesi Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’ndeydim başlığı ile yayımladı ama “haber” içindeki bağlantıyı kendi yayımladığı yazıdan değil, Tiyatro Dünyası’ndan aldı. (“’Mal Bulmuş Mağribi’ Olmak ya da Olmamak")  (Mimesis’in yayımcılığını  eleştirdiğimde de bana kızıyorlar!)  Mimesis’in  konunun  “haber” değeri olduğuna inanması önemli!  Bu tartışmada da Mimesis’den bundan fazlasını  beklemiyorum (hani bir “editör yazısı” falan beklemiyordum yani) Her zamanki gibi “çok sesli”(!) olmaya çalışıyor, herkesin görüşlerine(?) yer veriyor ve  “kendisine  doğrudan bir sataşma yoksa”, “bakıyor”(!) (Ama hakkını vermek lâzım, Türkiye ve dünya politikasının en derin konuları üzerinde görüş belirtiyor!) Bu yazımı da “haber” verecek mi, merak ediyorum.

Tiyatro Dünyası, yazılarımı “açtığım bu kadar çok blog” içinde yakalayabiliyorsa paylaşıyor ama “o kadar çok blog”u takip etmesi zor olmalı ki genellikle benim yazıma verilen cevap ona “gönderilmişse” benim cevabımı fark ediyor. (“’Mal Bulmuş Mağribi’ Olmak ya da Olmamak) Mimesis’in bile fark ettiği 18 Haziran tarihli son yazımı (TEB Başkanı’ndan Othello’dan Hamlet’e Unutuş’un Tiradı ) henüz(20 Haziran) yayımlamadı. Üstün Akmen cevap verirse belki fark eder.(Ben bu yazıyı yayımladıktan sonra 20 Haziran'da yayımladı.)

Benimle pek çok konuda aynı fikirde olmadığını çok kez tekrar eden Hilmi Bulunmaz ile “yergi”lerimizde buluşuyoruz. ( Üstün Akmen, Melih Anık'a yanıt verme gücünden yoksun!) Ancak ben de onun ifadelerini “gereksiz sert” bulduğumu, bazı konulara fazla “taktığını” ifade etmek isterim. (Muhtemelen şimdi beni sansürcülükle itham edecek.) 

Tiyatro ile ilgili olarak az yazdığını düşündüğüm Ömer Faruk Kurhan, tartışmaya beklemediğim bir önem verdi , “Melih Anık – Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle” başlığı ile iki yazı yazdı.( Melih Anık – Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle 14 Haziran 2012 ve Melih Anık–Üstün Akmen Tartışması Vesilesiyle / 2   19 Haziran 2012) Yazılarında bir denge içinde olmaya çalıştı, beni ve Üstün Akmen’i aynı oranda övmeye ve yermeye dikkat etti.

Ömer Faruk Kurhan’ın ikinci yazısının son paragrafına takıldım:
Tartışmanın bu boyutu dışında, örneğin Melih Anık’ın dönemsel olarak İKSV Tiyatro Festivali, oradaki eleştiri atölyesi, TEB, tiyatro yayıncılığı gibi kurumsal boyutu içine alan eleştiri ve kültürel-politik önermelerinin bir hayli sorunlu olduğunu düşünmeye devam ediyorum. Bu tartışmada, nihayetinde olumlu işlev atfettiği TEB’e üyeliğini gündeme almadan “TEB Başkanı” sıfatıyla da Üstün Akmen’i eleştirmesi, kolaylıkla “Bekâra karı boşamak kolay” yaklaşımını ima etmektedir. Tiyatro alanında çeşitli ilişkiler ağı karşısında mesafe oyun eleştirisi ve meta-eleştiri adına bir avantaj haline gelirken, kültürel politik düzeyi de içeren eleştiri adına bir dezavantaj haline gelmektedir.”

İKSV’nin  bu yıla kadar kullandığı “Uluslararası”nı da atarak ama sayıyı arttırarak  “18.İstanbul Tiyatro Festivali” demeye başladığı festivale ben “İKSV Tiyatro Festivali” diyorum. Aynı ismi kullanan Ö.Faruk Kurhan ile aynı düşüncede olduğumuza sevindim. Bu  “bir hayli sorunlu olduğunu düşündüğü”  “kurumsal boyutu içine alan eleştiri ve kültürel-politik önermelerimin” bir bölümü ile ilgili -en azından “sorunların varlığı” yönünden- aynı fikirde olduğumuzu gösteriyor. Zira İKSV’nin tiyatro konusundaki “şaşkınlığı”, festivalin ismi üzerinde yaptığı değişiklik ile özetlenebilir.  “Eleştiri Atölyesi” ve “TEB”  ile ilgili olarak Ö.Faruk Kurhan’ın ne düşündüğünü, kendi yazılarıma ve de Ömer Faruk Kurhan’ın benim konuyla ilgili  “eleştiri ve kültürel-politik önermelerimin sorunlu olduğunu düşünmesine” bakarak çıkarabiliyorum ancak. Bu konularda da aynı görüşte olmadığımız anlıyorum. Kaçırmışsam özür dilerim ama onun bu konularla ilgili yazılarını okumadım.  Ama en azından ben kendi yazdıklarımı bildiğimden ona “bir hayli sorunlu gelen önerilerimi” yaklaşık olarak anlayabiliyorum.

“Tiyatro yayıncılığı” ile ilgili olarak sanırım karşılıklı mesajlaşmalarımızda ortaya çıkan ve merkezi Mimesis olan konudan bahsediyor. Bu benim Mimesis’den ayrılmam ile yaşanan sürece ilişkin bir değerlendirme olmalı. Kendisiyle yüz yüze konuşursak eminim ki “bir hayli sorunlu” bulduğu bu konuda da birbirimizi daha iyi anlayabiliriz.

 Asıl anlamadığım  “Bekâra karı boşamak kolay” ile ifade ettiği husus. Yani ben TEB Başkanı olarak “başkasının fikirlerini kendiminmiş gibi kullansaydım” ve “bir yazıdan iki yazı çıkarsaydım” beni başkanlıktan istifa etmeye ne engel olabilirdi!

 “Tiyatro alanında çeşitli ilişkiler ağı karşısında mesafe” ile ima ettiği benim tiyatro camiası ile “kucak kucağa” yani bir alış veriş ilişkisi içinde olmadığım. Bunun “oyun eleştirisi ve meta-eleştirisi” yönünden avantaj olduğunu belirtmiş ki haklı. Öte yandan ben “iş başka dostluk başka”ya inanıyorum. En acımasız yergilerin en çok iyiliğini istediğiniz insanlara yapılması gerektiğini düşünürüm. Yanlışlarını göstermiyorsam o insanlarla yüz yüze gelmeyi de tercih etmem. Yani hem yereceksiniz hem de görüşeceksiniz, bence yapılması gereken bu olmalı. Hep övdüğünüz biri ile bir araya gelmek ise bence çok sıkıcı olur. Tiyatro camiasında “alınmak” “işin niteliği” ile ilgili olduğu için tiyatrocular bu kadar “kırılgan” galiba. Ömer Faruk Kurhan’ın belirttiği durumun  “kültürel politik düzeyi de içeren eleştiri adına bir dezavantaj olması” hususunda ise benim daha çok açıklamaya ihtiyacım var.

Her şeye rağmen beni "haber yapan" Mimesis’e, yazılarımı yayımlayan Tiyatro Dünyası’na, beni övdükleri kadar yerdikleri için Hilmi Bulunmaz’a ve Ömer Faruk Kurhan’a teşekkür ederim.

Melih Anık

Not:  
Bütün bu tartışmalar içinde TEB nerede derseniz bence “değerlendirmede”.  “Tek kişilik ordu”, muhatap alsa bir türlü, almasa başka türlü. TEB kendi sayfasında, başkanının, başlığı  (Ordu Belediyesi Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali’ndeydim)  ama içinde ”bana cevap” da olan yazısının “Ordu Belediyesi Tiyatro Festivali” kısmını  yayımlamış. TEB, kurum olarak “görmek” istemiyor başkanına yapılan bu “saldırıyı”(?) Oysa “TEB Başkanı” imzalı bir bildiri çok da YAKIŞIRDI  doğrusu! Ama kendin yaz kendin imzala nereye kadar?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri