Mardin Midyat Gezisi Notlarım



10-15 Şubat 2020 tarihlerinde Mardin’e gezi yaptık. Pazartesi gidip Cumartesi İstanbul’a döndük. Mardin’in sezonu Nisan’da başlıyor. Nisan, Mayıs ve Haziran ayları en yoğun aylar. Temmuz Ağustos talep biraz düşer gibi oluyormuş. Nedenini yüksek sıcaklığa bağlıyorlar. Eylül ve Ekim ayları da dolu oluyormuş.   Nisan ve Ekim ayları arasında otel rezervasyonları bir sene önceden doluyormuş. Gelen turistin çoğu turlarla geliyormuş.  Mardin merkez nüfusu 110 bin. İlçesi Kızıltepe’nin nüfusu ise  200 bin.  Hava alanı Kızıltepe’de. Şehir merkezine 20 km mesafede. Havaş otobüsleri ile eski Mardin’in ana caddesi(1.Cadde)  üzerindeki herhangi bir otelin kapısında inebilirsiniz. (Kişi başı 10 TL). Dönüşte bir gün önceden telefon edip sizi almalarını isteyebilirsiniz. Otel kapısından binip hava alanına gidebilirsiniz.  Mardin’in Midyat, Savur, Mazıdağı, Nusaybin ilçeleri görülmeye değer tarihi zenginliklerle dolu. İklimin iyi olduğu aylarda araba ile turlamak mükemmel olur.




Biz oteli internetten belli sitelerden birinde bulduk. Ama otel ile doğrudan iletişime geçerek rezervasyon yaptırdık. İnternet sitelerinden yapılan rezervasyonlarda yaşanan risk ucuz fiyat gibi görünen odaların tesislerin en kötü odaları olma ihtimali. Tesise vardığınızda değiştirmek zorunda kalıyor ve fark ödüyorsunuz. Bu nedenle otel ile doğrudan temas etmek yararlı. Mardin eski ve yeni diye ikiye ayrılmış. Tabii ki eski Mardin’de kalmak önerilir. Tarihin içinde oluyorsunuz. Büyük isimli oteller merkezin dışında. Eski şehre her gün araçla gitmeniz gerekir. Bireysel seyahat için uygun değil. Yeni Mardin(Yenişehir) çirkin bir yapılaşma ile kurban edilmiş bir bölge.  Sezon içinde kalacak yer bulmakta bizim yaşadığımız rahatlığı yaşamayabilirsiniz. Kalabalık sevmiyorsanız Mart ve Kasım ayları uygun olabilir. Yağmurlara dikkat.

Bizim orada olduğumuz günlerde hava çok soğuktu. Kar yağışı uçak iptallerine neden oldu. Soğuk nedeniyle depolarda  sular dondu. Evlerden ve otellerden çok susuzluk şikayeti duyduk. Yazın da artan aşırı talep nedeniyle su sıkıntısı olduğu söyleniyor. Yazın 50 yataklı bir otelde iki günde seksen ton su harcandığını söyledi bir tesis sahibi. Bu çok büyük bir rakam. Bilinçsiz kullanım da aşırı. Elektrik kesintileri yaşanabilir. Sistem elektrikle döndüğü için kalacağınız tesisin büyük trafosunun ve büyük bir su deposunun olduğundan emin olun.

Eski Mardin’deki konaklar şimdi otel olmuş. Belli aşiretlere ait olan konaklar zaman içinde mirasçılardan mirasçılara geçmiş. Sorarsanız şimdi bazı  otellerin 200 hissedarı olduğunu öğreniyorsunuz. Hissedarlar işletmeciye veriyorlarmış konağı. Kendi aralarında ortak bir karar üretemiyorlarmış.  Uzun vadede ne olacağı da meçhul. Ancak bunun el değiştirmeleri kolaylaştıracağı da söylenebilir.  Eski Mardin tarih olarak şahane bir bölge ama maalesef düzensiz şehirleşme onu da vurmuş. Sadece yüksek yüksek binalar inşa edilmiş.  Ekonomik yetersizlikler nedeniyle belediye hizmetleri olduğu kadar yapılabiliyor. Görünen o. Ana caddesi 1.Cadde Eski Mardin’in ana damarı. Her şey bu caddenin iki yanında. Kuruyemişçilik, sabunculuk ve kuyumculuk çok revaçta. Bu caddede ayrıca  kafeler, lokantalar da var. Özellikle Mezopotamya’ya bakan teraslar gündüz uçsuz bucaksız ova gece ise deniz. Teraslar yaz aylarında çok keyifli. Teraslardan ovaya baktığınızda şansınız varsa havada çeşitli şekiller çizerek âdeta dans eden uçan kuş sürülerine rastlarsınız. Biz Midyat yolunda otobüsün içinden gördük. Yerli halk kışın yeni şehirde yazın eski şehirde kalıyormuş. O nedenle yaz aylarında eski şehir kalabalık ve çok renkli.(eski tecrübemiz) Bizim bulunduğumuz günlerde eski şehrin sır saklayan bir sessizliği vardı. Gün akşam ezanı ile bitiyor. Zaten çoğu dükkân kapalı idi. Galiba yazı bekliyorlar.  

Mardin mutfağı zengin ve lezzetli. İnternet sitelerinde lokanta isimleri göreceksiniz. Ben birkaçını sayayım: Rıdo, Cercis Konağı(Ebru Hanım), Bağdadi, Nazende(Berrin Hanım), Ebrar ve Ciğerci Harun bunlardan bazıları. Mardin kebabı zırh ile çekilen kıymadan yapılan çok özel bir şiş köfte. Rıdo bu tadın merkezi. Kaburga dolması da çok talep gören bir yemek. Hemen her lokantada var ama iyisini seçin. Süryani çöreğini deneyin.  1.Cadde üzerinde ve ona açılan sokaklarda pek çok fırın var. Mardin’in badem şekeri ve kolonyası da meşhur. İlginç olan karpuz çekirdeği ve dedikodu çekirdeği denilen iki cins çekirdek. Çitlemek maharet ve alışkanlık istiyor zira çok küçükler. Süryani şarabı çok meşhur. Çeşitleri bol. Meraklısı için tadım turu yapmak da mümkün. 1.Cadde’de onlarca şarap satıcısı dükkânına uğrayın. Türk, Kürt, Süryani, Ermeni kahveleri  yapılıyor.  Tabii ki yedi baharat karıştırılmış dibek kahvesi tadılmalı. Kahve satan dükkânlarda tadımlık ikram ediliyor.  Mardin yöresine ait yemeklerden bazıları şunlar:  Sembuse(kapalı lahmacun), alluciye(erik yahnisi), kiliçe çöreği, ikbebet(haşlanmış içli köfte), kaburga dolması, kitel raha(süryani içli köftesi), kibe(işkembe dolması), lebenniye(yoğurtlu nohutlu etli çorba). Bölgede yemek kültürünü yaşatan tek tük örnekler var . Ama bu işin daha ciddi olarak ele alınması gerektiği kanısındayım.

Telkâri(gümüş dokuma) ve gümüş mücevherler açısından çok seçenekli  bir şehir Mardin.  Bizim karşımıza sanat sayılabilecek bir örnek çıkmadı. Genellikle basit işler gördük. Telkâri diye makine işi almayın.     

Hasan Usta’nın oğulları ve Ebu Barak isimiyle mâruf Tacettin Usta  cam altı boyama işleri yapıyor. Çeşitli Şahmeran’lar göreceksiniz. Revaklı çarşıda onları ziyaret ve onlarla sohbet edebilirsiniz. Mardin’de iki yılda bir bienal yapılıyormuş. 2020’de de olacakmış. Fikret Otyam’ın bir kızı bu çalışmalara etkin olarak katılıyormuş.  

Mardin deyince ilk akla Murathan Mungan geliyor. Ben size Paranın Cinleri isimli otobiyografik kitabını öneriyorum. Ayrıca Mezopotamya kültürünü anlatan kitaplardan bu coğrafyaya ait mitler, masallar gezinizi zenginleştirir.  Mardin Türk, Kürt, Ermeni, Süryani medeniyetlerinin iç içe yaşadığı kadim bir şehir.  Bugün hâlâ o izleri görmek mümkün. Sokaklarında Kürtçe, Arapça, Aramice ve Türkçe kelimeler cümleler nidalar duyacaksınız. Bu zenginliğin yeterince korunmadığını görerek hüzün duyabilirsiniz.  

Mardin’in 1.Cadde haritasını bu yazıya ekledim. O nedenle gezilecek yerleri tek tek anlatmadım. Harita yararlı olacaktır. 1.Cadde üstünde turizm ofisi Mardin Müzesi’nin yanında Mardin Kültür Müdürlüğü var. Oralara uğrayın. Yardımcı oluyorlar.

Ana caddenin altındaki(ovaya bakan)sokaklarda kaybolun. Alışveriş yapabileceğiniz dükkânlar ve çarşılar burada. Ara sıra bir kahvede dinlenip çeşitli kahvelerden içebilirsiniz. Halk ile sohbet edebilirsiniz. Mardinliler iyi insanlar. Yardımsever, konuşkan. Caddenin üstünde merdivenler, abralar(evlerin altındaki tüneller) arasında uzun  yürüyüşler yapmaya hazır olun. Bence zorlamayın. Rahat olun. Bunun için beş gece ayırın Mardin’e. Bence sâkin bir zamanda tursuz gidin. Kendiniz keşfedin.
Eski Mardin’den geçen birkaç hatta çalışan belediye minibüsleri işliyor. Minibüs içinde ödeme yapıyorsunuz.(2 TL) Biz otogara onlardan biriyle gittik.
Mor Efrem Manastırı restorasyonda idi. Nisan’da açılacakmış. Bir Ermeni Kilisesi cemaati olmadığı için kapalı idi. Protesstan Kilisesi’nin kapısına iki kez gittik. Ziyaret saatleri olmasına rağmen ikisinde de  kapalı idi.  Şehrin çevresinde Deyrul Zafaran(10km), Kasımiye Medresesi(4km), Dara Antik Kenti(35 Km), Firdevs Köşkü(4 km) var. Bir taksiyle anlaşıp turlamanız mümkün. Bir gün alır.  Sezon içinde çevreye turlar düzenleniyor. Midyat Mardin’e 60 km mesafede. Yaklaşık bir saatlik yolculuk.  Oto gardan her yarım saatte kalkan minibüslerle gidebilirsiniz(Kişi başı 10 TL) Şubat’ta en geç minibüs 18’de kalkıyor. Sezonda daha uzun saatlerde çalışıyor olabilir. Yol çok düzgün. Midyat Otogar’da inerseniz eski Midyat başlıyor. Sokaklarda kaybolarak merkezdeki Gümüşçüler çarşısında yürüyüşünüzü tamamlayabilirsiniz. Orası merkez. En yüksekteki Midyat Konuk Evi’ni hedefleyin. Yukarıdan çevreyi algılar iyi fotoğraflar çekebilirsiniz.  Bu sıralarda Hercai dizisi Midyat’ta çekiliyormuş. Önümüze bir set çıktı. Dönünce diziye bakacağız. Çeşitli evlerin altında mağaralar var. Önünüze çıkar. Gümüşçüler Çarşısına yakın Midyat Mağaraları da gezilebilir. Asıl mağaralar merkeze yaklaşık taksi ile 15 dakikalık mesafedeki  Estel’deki Hacı Şehmuz Mete Konağı altında. Konağı ve mağarayı görün. Değer. Merkeze 2 km mesafedeki Mor Abrohom, 25 km mesafede Mor Gabriel Manastırları’nı(giriş 10 TL) ziyaret edin. Mor Abrohom’u ziyaret saati olmasına rağmen bize açmadılar. Mor Gabriel şahane idi. Çok iyi korunmuş ve sizi çok iyi misafir eden bir mekân. Süryani manastırlarında özellikle apsisteki perde dokumaları çok ünlü.  Midyat’ın mutfağı çok zengin ama maalesef  o yemekleri yapan lokantalar yok. Kalabalık zamanlarda yapıldığı söyleniyor ama kuşkudayım. Midyat merkez için bir gün yeterli. Midyat’ı da kötü şehircilik vurmuş. Biz Manastırlar ve Şehmuz Mete Konağı turunu tuttuğumuz özel bir taksi ile yaptık.. Taksicisine bağlı ama yaklaşık 150 TL civarında bir para ödersiniz. Taksimetre de açıyorlar.

Mardin 1.Cadde üstünde bazı yazarlardan sözler, dizeler taşlara işlenmiş o taşlar kaldırımlara yerleştirilmiş. Yürürken önünüze çıkıveriyor. Birinde ‘Masal Şehir Mardin’ yazıyordu.  Doğru. Ama masalı da çok  iyi korumak ve anlatmak gerekiyor. Mardin’e on beş yıl önce gitmiştik. Masalın silikleştiğini, soluklaştığını hissettik, üzüldük.

Melih Anık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri