Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul BB Şehir Tiyatroları'nın 2019-20 Sezon Açılışı Üzerine Düşünceler

İstanbul BB Şehir Tiyatroları’nın sezon açılış toplantısından hafızalarda kaldırılan   üç oyun kaldı. Necip Fazıl’ın Reis Bey, İskender Pala’nın Aşk Bir Zamanlar, Mustafa Kutlu’nun Mavi Kuş isimli oyunlarının   sezon programında olmayacağı söylendi. İBB Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı Yeni Şafak gazetesi muhabirine verdiği cevap ile oyunların repertuvardan çıkarılmış olduğunu doğruladı ve   verdiği yanıtta,  “Önceliğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde israfını önlemek. Proje bazlı oyunculara çok fazla yer verilmişti, bunların ekonomik maliyeti çok yüksekti ve biz bu ekonomik kaygılar başta olmak üzere, kendi oyuncularımızı ön plana çıkarmak adına bu oyunları repertuvardan kaldırdık. Elbette zaman zaman proje bazlı oyuncularımız olacaktır ama biz daha çok kendi oyuncularımızla devam ederek hem tasarruf etmek hem de kendi çok kıymetli oyuncularımıza yer vermek ve tiyatromuzu öne çıkartmak istiyoruz. Öte yandan, yeni oyunlarımıza da yer açmamız gerekiyor repertuvarımızda. Kaldı k

Dikili Belediyesi ve Tiyatro

Resim
23 Mayıs 2019 tarihli dilekçemize Dikili Belediyesi’nden gelen cevap 28 Haziran 2019’da elime geçti. Fügen bu sabah(28 Haziran 2019) binanın dış kapısında bir iskemle üzerinde bulmuş. Bulamayabilirdi de. Zira kapının önünde fırtına esiyor bugünlerde.   Cevap verilmesi nedeniyle Dikili Belediyesi yetkililerine şükranlarımı sunarım. Gerçi biraz üstüne düştüm de cevabı aldım ama olsun cevap verdiler ya buna da şükür. Aslında her cevap cevap sayılır mı? Bu yazıda bunu irdelemeye çalışacağım.

İzmir’in Köylerini Gezerken

Çandarlı’dan bir grup insan İzmir köylerini gezmeye çıktık. İzmir civarında o kadar renkli köy var ki. Biz geziye ayırdığımız zamana sığacak bir gezi yaptık. Sona kalmasın baştan diyeyim. Köylere renk veren sanat. Köyleri sanat ile boyayan da birkaç kişi aslında. Çoğunlukla dışarıdan ama o yörelerde doğmuş kendi köylerine ışık tutma çabasında olan insanlar.   Yola çıkış amaçlarının köyün adı duyulsun da dedemden miras kalan tarla, ev vb değer kazansın olmadığını düşünüyorum.   Zira bu planlı bir hareketten bir stratejiden öte ‘güzellik olsun’ diye başlayan bir girişim. Ama gene de arsa, kira fiyatlarında artışlar olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Gelişme oldukça yeni yatırımcılar gelmiş buralara. Yerleşik halk kendilerine iyi geldikçe girişimlere katılmış.

Hamlet'i Ben Sahneye Koysam..

Hamlet konusu açıldı. Ben de Hamlet ile hayâl rejimi açıklayayım. Ben sahnede başlangıçtaki kaleyi, surları, nöbetteki askerleri falan kaldırırım. Hayalet Hamlet'in zihninde çünkü. Kendi kendine konuşur hayalet ile. Deliliği de budur zaten. Hamlet ile başlar oyun. Hamlet kendi yazdığı kuşkulu hikayeyi doğrulatmak için oyunculara o oyunu oynatır. Hayalet oyun boyunca Hamlet'in sözlerinin içindedir. Mesela amca Kral'ı dua ederken yakaladığında kılıcı saplamadan önce hayalet iç sesi onu durdurur. Annesi ile olan sahnede de hayalet girmez mi sahneye? Oyun sonunda kendi giderken hayaleti Horatio'ya emanet eder.  Çok bilenler beni düzeltsin yoksa bu buluşu kullananları çalmak ile suçlarım. Bilesiniz. İntihal bir buluşu çalmaktır çünkü. Tiyatroda da önemli olan buluştur. Ondan sonrası ayrıntıdır. Neyi nasıl yaptığınız önemli değil. Melih Anık

TARIK GÜNERSEL VE HAMLET ÇEVİRİSİ SUNUMU

Tarık Günersel'in Hamlet çevirisini sunumunu yaptığı akşam orada olmaktan çok memnunum. Gözüm başka Shakespeare çeviricilerini, yönetmenlerini, oyuncularını aradı ama boşuna. Google translate ile çevirenlerin gelmemesi normal ama ya diğerleri? 'Duymamışlar'dır. 'Oyunları, dizileri var'dır. 'Mazeretleri var ağbi'  Tarık Bey sahnedeki iskemleyi boş bıraktı. Hapisteki ve aramızdan ayrılan aydınlar için. Ben de o ânın fotoğrafını çektim. Tarık Bey konuşurken not tuttum. Şimdi onlardan bahsetsem hem Tarık Bey gibi iyi yapamam hem de çıkacak kitabına ayıp etmiş olurum. Ayrıca gelmeyenlere ödül gibi olur. Ama kimse bu ödüllerle de ilgili değil. Ben de kendi kendime güvey oluyorum. Ben burada genel şeylerden bahsetmek istedim. Tarık Bey şunu öğretti her şeyden önce. Çeviriyi herkes yapamaz. Hele Shakespeare'i herkes çeviremez. Öyle örnekler verdi ki hem ufkum açıldı hem ikna oldum. Hayalet ve Fortinbras'ın rolü hakkında söyledikleri inanın bana yepyeni

OYUN METNİ, HİRA TEKİNDOR, CRAFT TİYATRO vs vs

Oyun teksti peşinde koştuğumu artık herkes biliyor. Craft'ın Fotoğraf 51 ve Kalp oyunlarının tekstlerini kolayca temin edebileceğimi düşünmüştüm ama olmadı. Bu yazı oyun teksti takibi üzerine. Fotoğraf 51 ve Kalp oyunlarının çevirmeni Hira Tekindor. Bir mesaj yazarım gönderir diye düşündüm. Birkaç kez karşılaşıp ayak üstü saygılı sevgili sohbetimiz var. Yüz yüze bakmışlığımız var. Yönettiği oyunları yazmışlığımız var diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Mesajıma şöyle bir cevap yazdı. "Craft'ın izni olmadan gönderemiyorum.Tekst talebi gelirse bize yazmalarını söyle dediler.Craft'a mail yazarsanız yardımcı olurlar. Sevgiler" Alttaki 'sevgiler' iyiniyetini gösteriyor. Çocuk çaresiz. Demek ki 'tekst talebi' olacağı önceden konuşulmuş aralarında. Beni düşünerek konuşmadılar ya. Tekst isteyen benden başkaları da oluyor herhalde.  Benim çevirdiğim bir oyunu Hira Tekindor istese ne yapardım diye düşündüm. Tereddütsüz cevabım 'gönderirdim' olurdu

BEN ELEŞTİRMEN DEĞİLİM

Tiyatro yazıları yazmayı seviyorum. Bana araştırma, öğrenme fırsatı veriyor. Aslında şöyle demeliyim: Bana araştırma, öğrenme fırsatı veren oyunları yazmayı seviyorum. O nedenle SEÇİYORUM. Bana araştırma, öğrenme fırsatı veren oyunları seyretmeye öncelik veriyorum. Yazmak için öğrendiklerim gelecekte birilerine yararlı olsun istiyorum. O nedenle yazılarımın içinde kaynaklarımı belirtiyorum. Akademik olmayan oyun yazılarında kaynak vermek benimle başladı  dersem yanlış olmaz. Hilmi Bulunmaz benim için 'tiyatro düşünürü' diyor. Kendisine teşekkür ederim ancak bence fazla bir övgü ama devamlı tiyatro DÜŞÜNDÜĞÜMÜ itiraf ederim. Aslında ben öncelikle tiyatro seyircisiyim. Eleştiriyorum ama kendimi eleştirmen olarak görmüyorum. Zira benim düşünceme göre eleştirmen ülkedeki TÜM tiyatro olaylarına hâkim olmalıdır. Oysa bizim eleştirmenlerimiz İstanbul tiyatrolarını ve davet edilmişlerse Anadolu'daki bir kaç tiyatro olayını (o da yarım yamalak) bilir. Çoğu okumaz, araştırmaz, idare

OTOBÜSTE ABSURD

Otobüsle Kadıköy'e gidiyordum. Ayakta önlerinde dikildiğim iki yaşlı kadın sohbeti ilerletmişlerdi. Yaşlı diyorum zira ikisi de yaşlarını söyledi. Biri seksen dört diğeri 78 yaşında imişler. Çalışan kadınlarmış. Biri Cağaloğlu'da Sağlık Bakanlığı'nın bir şubesinde çalışmış diğeri ise özel sektörde bir şirkette çalışmış. Konu gençler idi. Sanıyorum sohbet gençlerin otobüste yer vermesi üzerine başlamış. İkisi de gençlere acıyordu. Çok çalışıyorlar. Evden erke n çıkıyorlar gece yarıları eve dönüyorlar. Uykusuzlar. otobüste uyuyorlar. Böyle başlayan sohbet 'Biz de gençtik'tiye geldi. Onların gençliği daha iyiymiş. Şimdi gençler çok zorlanıyormuş. Biri 'Çocuklarım evimdeki yemek odasını değiştir dedi.Ben de bu yaştan sonra ne gerek var dedim' Diğeri 'Benim gençliğim Adana'da geçti. O zamanlarda yolda beni görenler Allah seni Pazar günü mü yarattı derlerdi.' Anlaşılmayacağı korkusuyla açıkladı: 'Allah dünyayı altı günde yarattı bir gün dinlendi

Tiyatro Âleminin Beni Anlaması ZOR ÇOK ZOR

Yıllar önce bir oyuna gitmiştim.Benim geldiğimi öğrenen yönetmen ekibe 'Geldi kim bilir neler bulup oyunu kötüleyecek' demiş.Zira geçmişte o yönetmen ile 'atışmıştık'. Ben oyunu beğendim ve beğendiğimi yazdım. Çok şaşırmışlar. Zira benim yaptığımı anlamaları zor, çok zor. Zira aynı fikirde olmazsanız düşman oluyor bunlar. Her zaman da bu duyguyla bakıyorlar dünyaya. Ben sapla samanı ayırmaya çalışıyorum. Bunun bir örneği de Kemal Aydoğan ile yaşadıklarımdır. Testosteron yazım ı beğenmeyip yazımı kaldırtmaya ve beni mahkemeye vermeye kalkışmıştı. O tarihlerde Oyun Atölyesi ekibi cümbür cemaat küfür hakaretler yazmıştı yazımın altına. O yorumlardan çok dava konusu çıkardı. Ama ben sanat ile ilgili meselelerin mahkemede çözülmeyeceğine inanıyorum. Düşünsenize aranızdaki konuyu tiyatro ile uzaktan yakından ilgisi olmayan birinin hakemliğine götürüyorsunuz kendi aranızda çözmek mümkün iken. Çözüm aynı fikire gelmek değil birbirini anlamak.Şimdi twitter'da Moda Sahnesi ta

MÜZİKAL YAPMAK VE ZORLU PSM

İngiltere'de, Amerika'da bir müzikalin hazırlık evresi var. Yaratıcı ekip bir araya gelip masa başı çalışmalardan sonra ortaya çıkan ilk metin pilot seçilen bir okulda sahneye çıkarılıp deneniyor. Bu aşamada müzikalin her ayrıntısı gözden geçiriliyor. Yeniden düzenlemeler yapılıyor. Ekip, 'olduğuna' ikna olduğunda müzikal profesyonel oyunculara teslim ediliyor. Buna benzer hikayeleri internette okuyabilirsiniz. Birinci ağızdan anlatılanları dinley ebilirsiniz. Hatta o ön prova sayılan gösterileri izleyebilirsiniz. Bizde ise heyecanla harekete geçirilip daha önce hiç müzikal yapmamış bir yönetmen bulunup 'ses' getirecek oyuncular toplanıyor ve iki üç ay içinde iş 'kotarılıyor'. Her zaman söyledim yazdım. Ülkemizde sahneye çıkan oyuncular müzikal oyuncusu değil. Müzik eğitimlerinin olması bir şeyi değiştirmiyor. Opera sanatçısı da olsa fark etmez. Müzikal oyunculuğu çok farklı bir şey. Müzik, dans, tiyatral oyunculuk vb özellikler sahnede o müzikal ışığı

SEKİZ KATLI BİNA ÇÖKTÜ

Sekiz katlı bina çökmüş. Enkaz altında 40 kişi olduğu söyleniyor. Bina altında işyerleri varmış. Bina kaçak ve kayıt dışı mıdır? Yanındaki binalara bakılırsa böyle bir şey olmaz diye düşünüyor insan. Ama kilit soru işyerleri nasıl çalışma izni aldı? Satılan ve kiralanan binalar için dask yapılmıyor mu? Biliyorsunuz dask telefonla ya da internetten alınabiliyor. Bankalar satıyor dask poliçelerini. Peki poliçeler satılırken binanın adres bilgileri dışı nda bir sağlamlık raporu isteniyor mu? Hayır. Adres bilgisi varsa bina kayıt altında demek. Peki ya sağlamlığı? Binanın asansörü için rapor isteniyor bina için isteniyor mu? Hayır. Şimdi herkes omuzlarından yükü atmak için uğraşacak. Kentsel dönüşümde ne sağlam binalar rant uğruna yandaş müteahhit para kazansın diye yıkılıp yeniden yapılıyor. Asıl önemli olan stok envanterini çıkarmak. Bize kentsel dönüşüm değil AKIL DÖNÜŞÜMÜ lâzım. Melih Anık

GAZETECİLİK VE ZORLU PSM

Hürriyet Gazatesi'nin cuma günleri verdiği Kitap Sanat ekinde Murat Daltaban ile yapılmış bir röportaj, 'Gerçek Oyuncuları ile Kısa Bir Sohbet', 'Büyüleyici Alice Müzikali Başlıyor' başlıklı haber dikkatimi çekti. Kimler yapmış röportajı, sohbeti ve haberi diye aradım ama isim yoktu. Farkettim ki sayfaların dibinde 'Bizi takip edin' diye Zorlu performans Merkezi'nin ismi vardı. PSM ismi olan sayfaların ilk sayfasında ise 'Burası PSM- Bu bir ilan gaze tesidir' başlığını gördüm. Hürriyet'in verdiği ek içinde (12 sayfa) Zorlu PSM 28 sayfalık bir ilan-ek vermişti. Çok dikkat etmeyen için bu ilan-ek Hürriyet'in bir hizmeti diye anlaşılabilirdi. Bu neden önemli? Gazeteler dünyada hâlâ dördüncü kuvvet olarak anlaşılıyor ve 'kamuya gerçekleri duyurma' sorumluluğu taşıyor. Bizde bu çoktan terkedildi artık basın başka bir şey dediğinizi duyuyor gibiyim. Evet haklısınız ama insan bazen şaşırıyor. Öte yandan sokaktaki sıradan halk için bu ina

‘YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR’ 1

Sosyal medyada aşağıdaki hikâyeyi paylaştım: “Beyazıt'ta deri kemer satan dükkâna girdim.  'Pantolon askısı var mı?' 'Var 30 TL' Gösterdi. 'Tenzilat yapar mısın?' 'Son fiyat' 'Hayırlı işler' Dükkandan çıktım. Hemen yanında aynı işi yapan başka bir dükkân var. Girdim.  'Pantolan askısı var mı?' 'Var kendi imalatımız. Kutuyu açayım görün' Kutuyu açtı askıyı elime tutuşturdu.  'Bakın. İyi maldır. Özel imalatımız.' 'Kaç lira? ' 'Toptan fiyatı 20 lira' 'Kredi kartı ile ödeyebilir miyim?' 'Maalesef. Kart yok. Ama yanınızda nakit yoksa alın gidin sonra ödersiniz' 'Evim uzakta. Ne zaman gelirim belli olmaz' 'Ne zaman gelirseniz o zaman ödersiniz' Ne yaparsınız?  Aldım.. ”