‘YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR’ 1


Sosyal medyada aşağıdaki hikâyeyi paylaştım:

“Beyazıt'ta deri kemer satan dükkâna girdim. 
'Pantolon askısı var mı?'
'Var 30 TL'
Gösterdi. 'Tenzilat yapar mısın?'
'Son fiyat'
'Hayırlı işler'
Dükkandan çıktım. Hemen yanında aynı işi yapan başka bir dükkân var. Girdim. 
'Pantolan askısı var mı?'
'Var kendi imalatımız. Kutuyu açayım görün'
Kutuyu açtı askıyı elime tutuşturdu. 
'Bakın. İyi maldır. Özel imalatımız.'
'Kaç lira? '
'Toptan fiyatı 20 lira'
'Kredi kartı ile ödeyebilir miyim?'
'Maalesef. Kart yok. Ama yanınızda nakit yoksa alın gidin sonra ödersiniz'
'Evim uzakta. Ne zaman gelirim belli olmaz'
'Ne zaman gelirseniz o zaman ödersiniz'
Ne yaparsınız? 
Aldım..


Aslında bu hikâyeyi paylaşırken fiyatları abartsam mı yoksa nokta nokta ile geçsem diye düşünmedim değil. İçimde aldım verdim sonunda aynen yazmaya karar verdim. Öyle ya beni tanıyan tanımayan takipçilerimden birinin aklına ‘Yahu bu Melih de 20 liralık askı kullanıyormuş’ diye gelebilirdi. Ama önemli olan başkalarının ne dediği değil benim ne düşündüğüm nasıl yaşamak istediğim idi. Ayrıca aklımdan geçen bir sansüre karşı direnmek istedim. Ben dükkan satıcısının ‘insanca’ davranışını vurgulamak istemiştim sadece. Bu zamanda ‘malı al git parasını sonra verirsin’ diyen satıcı bulmak zor. Sözü edilen para 20 lira bile olsa bununla kimse uğraşmaz. Uğraşıyorsa içinde  ‘insanca’ bir şeyleri taşıdığındandır. Bu ayrıca bir pazarlama usulüdür de. Ayrıca iki ayrı dükkân arasında yaptığım mukayese de  ‘farkı’ ortaya koyması açısından bana önemli geldi. Zira olay sosyal yaşantımızdan da bir örnekti. Öte yandan yazdığıma verilecek tepkiler bana takipçilerim hakkında da bilgi verecekti.    

Beklediğim gibi oldu. Muhtemelen aklından bunu geçirip de tepki vermeyenler olmuştur ama hiç yüz yüze gelmediğimiz, birbirimizi sosyal medya paylaşımlarından tanıdığımız bir takipçim beklediğim tepkiyi dile getirdi:

‘Ben de meraklıyımdır pantolon askısına. 50 adet civarında var sanırım. 20-30 liralık askılara pek itibar etmeyin bence’

Bu cevaba nasıl cevap vermem gerektiği üzerinde düşünmeye başladım. Muhtemelen yazdığımı okuyacaktı. O nedenle önce ona bir mesaj yazdım.

‘Anlattığım hikâyeden çıkarılacak olanın askının fiyatı değil insanın değeri olur sanmıştım. Ama askının fiyatına kim takılacak diye de merak etmedim değil. (Gülüş emojisi)’  Emoji iyi niyetimi göstermek için.

Ardından bir tane daha yazdım:

‘Bu konu ile ilgili düşüncelerimi anlatma fırsatı verdiniz. Bir yazı yazacağım. Size cevap olarak almayın lütfen. Bu yazı bu konu ile ilgili benim hayata bakışımı anlatacak. Bu tür yazılar (bir araya getirebilirsem) hayat görüşümü anlatan kitabın bölümlerini oluşturuyor.’

Gerçekten de ben bu tür fırsatları ilerideki kitabım için kendimi anlatmak amacıyla değerlendiriyorum. Yâni cevap vermemin amacı aslında cevap vermek değil kendimi anlatmak. Baştan itibaren aşamaları tahmin etmek de hayatımda çok sık denediğim bir oyun. Bu nedenle ‘oyuna ilk girdiğim anda’ satrancın hamleleri hazır kafamda. Bundaki başarımı da ölçüyorum.    

Öte yandan cevap verirken  övünmeyen bir dil bulmaya çalışıyorum. Dürüst olmaya çalışıyorum. Örneğin şöyle bir cevap yazabilirdim: ‘Fiyatlar göstergeseldir. Gerçek fiyatları vererek yanlış anlaşılırım diye çekindim.’ Ama dürüst olmazdı. Kendime dürüst olmazsam ben ne olurum?  Ayrıca ‘mahalle baskısı’na karşı da direnmeyi önemsiyorum. Başkalarından gelecek tepkiye göre hayat nasıl yaşanır? O zaman başkaları beni yönetiyor demektir.  Başkasından gelen cevabın tonunda cevap vermek de istemiyorum. Mesela karşımdaki övünüyorsa ben övünmem. Buna bir türlü ‘yarış’ deniyor ya onu yapmamak için direnirim. Zira yaparsam beni başkası yönetiyor demektir. Tiyatro yazılarımı yazarken de bunlar var kafamda. Yâni hayat bir bütün. Tüm alanlarda ‘tutarlı olmak’ benim için önemli.  

Bu yazı burada kalsın. Zaten insanlar uzun yazı okumuyor. Bu bile uzun oldu. Asıl anlatmak istediğimi bir başka yazıda yazacağım yâni bu konuda(fiyat, değer vb) ‘yaşadıklarımdan öğrendiklerimi’.

Melih Anık

Not:  ‘YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR’  Ataol Behramoğlu'nun çok sevdiğim bir şirinin ismi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri