Dikili Belediyesi ve Tiyatro


23 Mayıs 2019 tarihli dilekçemize Dikili Belediyesi’nden gelen cevap 28 Haziran 2019’da elime geçti. Fügen bu sabah(28 Haziran 2019) binanın dış kapısında bir iskemle üzerinde bulmuş. Bulamayabilirdi de. Zira kapının önünde fırtına esiyor bugünlerde.  Cevap verilmesi nedeniyle Dikili Belediyesi yetkililerine şükranlarımı sunarım. Gerçi biraz üstüne düştüm de cevabı aldım ama olsun cevap verdiler ya buna da şükür. Aslında her cevap cevap sayılır mı? Bu yazıda bunu irdelemeye çalışacağım.




  Mektubun altındaki ismi tanıyorum. Ama ortaya atmanın gereği yok. Bu nedenle üstünü kapattım.  Zira o kişinin görevi gereği böyle bir cevap yazdığını düşünüyorum. Onun yerinde kim olursa olsun böyle bir cevap yazardı. Çünkü o da bir başa bağlı. Her şey baştan başlıyor. Baş da bedenin bir elemanı. Beden yâni düzen. İsmin üstüne atılmış imzanın  o kişiye ait olduğu hususunda kuşkularım var ama bu da önemli değil. Mektup resmi bir kayıt numarası  almış. Benim dileğim Dikili Belediye kayıtlarında böyle bir yazışmanın olması idi. İleride birileri benim dilekçemi ve bana verilen cevabı yan yana koyup düşünecektir eminim. (İnşallah belediye arşivi muntazamdır.)  O güne kalmasın ben bugünden yapayım istedim. Mesele kişiler değil düzen.  Bu düzen değişmeli.

Mektubun yazılış tarihi 20 Haziran 2019. 23 Haziran 2019 tarihli dilekçeme cevap yazmışlar. Yâni henüz yazılmamış dilekçeye cevap verilmiş. (Dilekçemiz 23 Mayıs 2019 tarihli) Üzerinde fazla durmayalım tapaj hatası. Ama gene de dikkat beklemek hakkımız değil midir? Geçelim.

Biz dilekçeyi iki kişi imzaladık. Cevap bana verilmiş. Diğer imzanın ‘adı’ neden yok? Kadın olduğu 
için mi? Yok öyle değil. O da dikkatsizlik, özensizlik.

Mektubu ben elden Çandarlı’daki zabıta müdürüne bırakmıştım.(Evet zabıta müdürüne. Zira burada kültür işleri ile bir konu hakkında bana gösterilen adres zabıta müdürü olmuştu.   Bu arada yeni yönetimin atadığı o zabıta müdürü emekliliğini istemiş.) O da kültür sorumlusuna vermişti. Kültür sorumlusu dilekçeyi 17 km ötedeki kültür müdürüne gönderecekti. Ben yazılı cevap istiyorum diye direttiğim için yazılı cevap yazmışlar. Mektubu zarfa koyup 24 Haziran 2019’da postaya vermişler. Oysa yazıyı postaya vereceklerine benim dilekçemin izlediği yolu geri işleterek bana ulaştırabilirlerdi. Bana verdikleri cevabı dilekçemizin altındaki diğer isme de göndermişlerse toplamda dört lira posta parası vermişler demektir.  2 (veya 4) TL’lık posta pulunun bedeli de belediyenin kasasında kalırdı. Parasızlıktan şikayet eden bir belediye kuruşun hesabını yapmaz mı! Yapmıyor demek ki.

Müdürlük dilekçemi 'değerlendirmiş'(!) ve tiyatro çalışmalarımız için konferans salonunu uygun görmüş. İdarenin 'uygun göreceği gün ve saatlerde' orada çalışmamıza destek verilecekmiş. Aklıma taksam yeniden dilekçe verip ‘hangi gün hangi saatlerde çalışabiliriz?’ diye sorardım. Cevap da bir ay sonra gelirdi. Biliyorum ki buradaki alışkanlıktan dolayı böyle bir cevap verilmiş. Resmi cevap bu ama siz Çandarlı zabıtaya giderseniz salon boşsa zabıta size salonun anahtarını verir. Siz salonu açıp girersiniz. İş bitince de her şeyi bulduğunuz gibi bırakıp kapıyı kitleyip zabıtaya iade edersiniz. Başlangıçta biraz zorlar ama gide gele alışkanlık olur sonunda herkes alışır. Bu mektup kilidi açar. Burada düzen böyle kurulmuş. O salonda müzik çalışanlar da bunu böyle yapıyor. Onların da itiraz etmesi lazım ama etmiyorlar.  Belediye param yok enkaz devraldık diyor ve iş bitti sanıyor. Belediye kursları da iptal edilmiş bu yüzden. Bu konuda hassas nokta şu: Parası olmasa da belediyelerde sanat politikası olmalı yâni genellikle olmayan politika.  Öte yandan cevap verenler tiyatro nasıl çalışılır fikirleri yok. Tiyatroda okuma provaları masa etrafında yapılır. Oyuncular not alır. (‘Koyarız bir masa üç beş sandalye be ya’) Tiyatro başlangıçta tek gün ile başlar ihtiyaca göre gün sayısı ve süre artar. Her gün prova yapmak gerekebilir. Provalarda dekor kurulmaya başlar. Kostüm aksesuarlar birikir. Onların da sahipsiz kalmaması lâzım.

Belediye salonun kullanımını kendi uygun görüşüne bağlamış. Baştan konuşarak bir program yapmak mümkün elbette ama o programın da uzun süreli olacağı konusunda kuşkuluyum. Meselâ  ben Belediye’ye ‘Salonu bize verin. Başka bir ihtiyaç olduğu zaman önceden haber verin salonu size bırakalım’ desem kabul ederler mi? Etmezler.  Çünkü bu Belediye’nin otorite olma halini bozar. Salonu kullanan diğer gruplara haksızlık olur diye düşünürler. Kullandırmamak daha güvenli. Boş kalsın sorun çıkmaz. Burada kendi ceplerinden yoga kursu düzenleyenlere belediye özellikle yazları tamamen boş duran düğün salonunu da vermiyormuş. Verirsek kira almamız gerekiyor demişler. Olacak şey midir? Orası kimin? Belediyenin malı mı? 

Bize önerilen konferans salonu pek çok grup tarafından kullanılıyor. Belediyenin meclis toplantıları da orada yapılıyordu geçen sene.  Giren çıkanı çok o salonun.  Siz o salonu kullandığınız gibi bırakamazsınız. Her seferinde yeniden kurmak ve toplamak zorundasınızdır. Bu nedenle biz Çandarlı Kültür Merkezi’ni istemiştik. Tiyatroya ait olsun, ihtiyacımıza göre kullanalım istemiştik. Bunu biz istemedik tiyatro istedi aslında. Öte yandan adı üstünde orası konferans salonu. Sahne gibi bir yükselti var ama sahne değil. Dikili  Belediye yetkilileri kültür merkezini İzmir BB'ne tahsis ettiklerini söylüyor.  Haziran sonu oldu kapısının kilidi açılmadı. Biz Mayıs'tan beri haber bekliyoruz. Öte yandan 29 ilçesi olan İzmir BB kendi sorunlarını çözsün önce. Şehir Tiyatrosu yapsın doğru dürüst müze yapsın. Hem hangi ilçeye yetişebilir. Her ilçe kendi kaynağını yaratacak projeler bulmak zorundadır. Hem aynı güzergahta çalışan metro ve tramvay hattını Konak Meydanı'ndan geçiren bir anlayıştan ne bekliyebiliriz ki!


Bizim dilekçemizde sadece kültür merkezinin kullanılması hususu yoktu. Biz başka konulardan da bahsettik. Bize verilen cevapta bu hususlar es geçilmiş. Belediyeler vatandaş görüşüne bu kadar mı değer veriyor? İstanbul’da 16 milyonun belediyesi olan anlayış burada kırk binin belediyesi neden olmuyor?



Biz kim miyiz? Biz iki senedir Dikili Belediyesi sınırları içinde yıllardır yapılmamış olanı yapmış,  ‘tiyatro gibi’ tiyatro yapan bir grubuz. Dikili Belediyesi sınırları içinde yaşayan seçmenlere tiyatro hizmeti götürüyoruz. Dikili Belediyesi’nin seçmenlerine yapması gereken hizmeti bedavadan yapan bir grubuz. Dikili’de sanatı nasıl hayatın içine sokarız diye düşünüyoruz. Öneriler yapıyoruz. Duyan yok. Yaptığımız işler şahıslarımıza değil Dikili’de yaşayanlara bir katkıdır. Dikili Belediyesi’nin yüzünü ağartır. Dikili Belediyesi’ne  katkı yapmaya çalıştık onu da ciddiye almadınız.

Melih Anık



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri