İstanbul BB Şehir Tiyatroları'nın 2019-20 Sezon Açılışı Üzerine Düşünceler


İstanbul BB Şehir Tiyatroları’nın sezon açılış toplantısından hafızalarda kaldırılan  üç oyun kaldı. Necip Fazıl’ın Reis Bey, İskender Pala’nın Aşk Bir Zamanlar, Mustafa Kutlu’nun Mavi Kuş isimli oyunlarının  sezon programında olmayacağı söylendi. İBB Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı Yeni Şafak gazetesi muhabirine verdiği cevap ile oyunların repertuvardan çıkarılmış olduğunu doğruladı ve  verdiği yanıtta, “Önceliğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde israfını önlemek. Proje bazlı oyunculara çok fazla yer verilmişti, bunların ekonomik maliyeti çok yüksekti ve biz bu ekonomik kaygılar başta olmak üzere, kendi oyuncularımızı ön plana çıkarmak adına bu oyunları repertuvardan kaldırdık. Elbette zaman zaman proje bazlı oyuncularımız olacaktır ama biz daha çok kendi oyuncularımızla devam ederek hem tasarruf etmek hem de kendi çok kıymetli oyuncularımıza yer vermek ve tiyatromuzu öne çıkartmak istiyoruz. Öte yandan, yeni oyunlarımıza da yer açmamız gerekiyor repertuvarımızda. Kaldı ki,  repertuvarımızı bu anlamda tamamen değiştirmiyoruz. Örneğin İblis oyunu hala repertuvarda.” dedi. Bu arada söz alan Hülya KarakaşBenim yönetmeni olduğum, Türk tiyatrosunun en önemli yazarlarından Mehmet Baydur’ın Yangın Yerinde Orkideler oyunu siyasi baskılar nedeniyle repertuvardan çıkartıldığında Yeni Şafak gazetesi neden burada değildi?! diye sordu. Nergis Çorakçı ise, “Bugün, sanatın, tiyatronun gerçekten bağımsız olma, estetik niteliğini geliştirme ve doğru sorular sorma yeteneğini geliştirme zorunluluğu var. Çünkü çok zor bir süreçten geçiyoruz. Şehir Tiyatroları’nın repertuvarı tarihsel bir öneme sahiptir her zaman, bununla biraz ilgilenirseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bu tiyatro 105 yaşında ve bugüne kadar yüzlerce oyun sahneledi. Her sezon repertuvarını düzenlerken estetik, teknik, oyunculuklar vb. gibi pek çok kriter üzerinden karar verilir.  Mesela, benim de rol aldığım, kapalı gişe oynayan Ölü Adamın Cep Telefonu oyununun neden kaldırıldığını da konuşabiliriz. Sorularınızı daha nezaketle, dava insanı gibi değil, vicdani olarak sormanızı tavsiye ederim. Burası bizim tiyatromuz değil, İstanbul şehrinin tiyatrosu, hatta tüm Türkiye’nin tiyatrosu!” dedi.

Oyunların zamanını doldurup repertuvardan kaldırılması tiyatroda doğal bir olay.  Konuyu hassas hale getiren oyunları kaldırılan  üç yazarın da aynı düşünce ikliminde olması.  Üçünün birden kaldırılması, olayı siyasi  algıya açık hale getirdi. Tiyatroya ilgisini bugüne kadar bilmediğimiz Burhan Kuzu bile konuya girdi.  İstanbul BB Başkanı’nın  İskender Pala’yı beğendiğini öğrendik bu arada. İBB Sözcüsü Murat Ongun Reis Bey’in bir kez sahnelenme maliyetinin 368 bin lira olduğunu açıkladı. Konu çevresinde bildirilen görüşlerin konuyu aydınlatmaktan ziyade karıştırdığını düşünüyorum. Bence İBB Şehir Tiyatroları’nın  yeni yönetimce ele alınış biçimi arzu edilen Şehir Tiyatrosu’nun gerçekleşmesinin kolay olmayacağını gösteriyor.

En çok ses getiren konu ise Reis Bey’in bir tek gösterisinin 368 bin liraya mal olduğu idi. 3D animasyon, mapping kiralama 248 bin TL ve malzeme maliyeti 120 bin TL imiş. Oyuncu maliyeti devede kulak ki anılmamış. Ben bu rakama hâlâ inanamıyorum. Bir hata olduğuna inanıyorum. Oyun 64 kez oynanmış. Yâni toplamda bugünün parasıyla  23.552.000 TL muadili bir para mı ödendi? Eğer öyleyse bu kulak üstüne yatılacak bir konu değildir yasal takibi gerekir. Oyunu kaldırmakla konu kapanamaz. Zira bu parayla sistem satın alınır. Ancak İBBŞT'nın bilet vs gelirleri bu rakamın çok çok altındadır. Yâni verildiyse bu para Kültür Daire Başkanlığı bütçesinden çıkmıştır ki ortada vahim bir durum vardır.

Kültür Daire Başkanı’nın Yeni Şafak Gazetesi muhabirine verdiği cevaptan bu oyunların ‘proje bazlı oyunculuklar’ ile yapıldığı ve bu nedenle maliyetlerin yüksek olduğu anlamı çıkıyor. Oyunculuktan kaynaklanan ‘yüksek ekonomik maliyeti’   anlamakta güçlük çekiyorum. Daire Başkanı ‘biz daha çok kendi oyuncularımızla devam ederek tasarruf etmek istiyoruz’ demiş. Oysa oyunların kadrolarına baktığımda oyuncuların kurumda çalışan oyuncular olduğunu görüyorum. Daire Başkanı bilmiyor olabilir mi? O zaman aklıma şu geliyor: Kurumun kadrosunda olan oyuncular dış yapımcı ile çalışıp kendi kurumlarına daha yüksek maliyete mi neden oluyor?

 İblis oyununun hâlâ repertuvarda oluşunu savunma olarak kullanan Daire Başkanı’nın ne demek istediğini anlamak da çok zor. İblis’in yazarı Azerbaycanlı. Daire Başkanı muhafazakâr olanları yerli yabancı ayırmadan  aynı sepete mi koyuyor acaba? Buna konuya göre kategorize etmek demek midir? Bir ön yargı mı?

Asıl üstünde durulması gereken konu toplantıda geçen  ekonomik maliyet, israf, tasarruf kelimeleridir. Sanat ucuz bir şey değildir. Sanatta tercihler ve seçimler maliyete göre yapılmaz ihtiyaca göre yapılır. Özellikle bir ödenekli tiyatro tercihini oyun maliyetine  bakarak yapmaz. Gelir gider muhasebesi yapmaz. Tabii ki parayı sokağa saçmaz. Ödenekli tiyatro yapması gerekeni yapar. Sanattan tasarruf olmaz. Bu kapsamda doluluk oranı da başarı göstergesi değildir. Boş salona da  oynar. Gerekiyorsa para da harcar. Asıl mesele de bu noktada başlıyor zaten. ‘Yapılması gereken’ nedir? Maalesef İBBŞT bu konuda net ve açık değil. Bence stratejisi de yok. ‘Kültür ve sanat herkes için ve her yerde olacak. Tüm İstanbullular tiyatroyla buluşacak’ söylemi  kültür ve  sanatın ne olacağı ne olması gerektiği bilinmezken kulağa hoş gelen ama içi boş bir slogandır. Ben sezon açılışında Daire Başkanı’nın bu konuda açıklama yapmasını vizyon ve misyonu açıklamasını beklerdim. Oysa o ekonomiye maliyete takılıp kalmış. Ama konuyu açtı ben şimdi merak ediyorum kaç liraya çıkan oyunlar onun için makbuldür? Diğer oyunların da maliyetlerinin açıklanması şimdi şart olmuştur.

Kürtçe oyun olup olmayacağı yönündeki soruya Daire Başkanı “Biz özgürlükçü düşünceden yana olduğumuz için, bu sadece benim kararım değil, yönetim kurulu ve edebi kurulla birlikte alınacak bir karar’ demiş. Bence öyle değil. Zira sadece Kürtçe oyun değil Ermenice, Rumca, Yahudice oyunlar da olmalı  İBBŞT sahnelerinde. Muhafazakâr sanatçılar da teşvik edilmeli. Darülbedayi ruhunun içinde o da var. Tiyatro kardeşliği sağlayan bir sanattır. Kültür Daire Başkanlığı genel prensipleri ve stratejileri koyma mevkiidir. Kürtçe oyun olup olmaması ve benzeri konular Daire Başkanı’nın oturduğu koltuğun sorumluluğu içindedir. Hatta o koltuğa oturmadan önce yapılan iş görüşmesinin temelini oluşturur. Demek ki konuşulmamış. Daire Başkanı da öylece kabul etmiş görevi. Herhalde Belediye Başkan’ının söyleyeceklerini yapacak. Bu konular  yönetim kurulu ve edebi kurulun kapsamı içinde değildir onlar sadece uygulamnın  ayrıntılarını belirler.

Daire Başkanının siyasi söylemi, bu konuda açık arayan siyasi söylemi üstüne çekmiştir ve Başkan yanlış yapmıştır. Tevil etmeye çalışırken yapılan hatalar konuyu yolundan çıkarmıştır. Maalesef İstanbul’daki yeni dönemin yönetim anlayışı  kimseyi küstürmemek üzerine kuruludur ki sanatta bu bir yere ulaştırmaz. Kervanı yolda düzmek sanatın işi değildir.  Yönetimin somut bir yol haritası olmalı ve onu herkes bilmeli. Bu yol haritası oy kaybettirebilir. Önemli olan gereğini ve inandığını yapmaktır. Sezon açılışı kültür manifestosunun açıklandığı yer olmalıydı.  

Daire Başkanı ‘kendi çok kıymetli oyuncularımıza yer vermek ve tiyatromuzu öne çıkartmak istiyoruz’ derken kendisinden önce öyle olmadığını ima etmiş olmuyor mu? Daire Başkanı kaç tane İBB Şehir Tiyatrosu oyunu seyretmiştir acaba? Ben çok seyrettim. Ona samimiyetle bir sır vereyim: İBBŞT’nın kadrosu yetersizdir. Her sene de daha zayıflamaktadır.Başkan ‘doğru sanatçılarla, doğru insanlarla, doğru teknik alt yapıyla doğru oyunları sahnelemek için büyük bir titizlik içerisinde olacağız.’ demiş. Yeterince doğru insanı bulamayacağını ben söyliyeyim. Onun için de ‘kendi çok kıymetli oyuncularımıza yer vermek’ bir hayal olabilir. Bence tiyatromuzda çok başarılı olmuş yönetmenlerden oyunculardan yararlanmek Darülbedayi ruhu  ile çelişmez. Aslında çözüm Şehir Tiyatroları’nı ki 100 yılı aşkın tarihi bir çınardır şube müdürlüğü pozisyonundan çıkarıp özerkleştirmekte yatmaktadır. O zaman yönetim kurulundaki iki üyenin kim tarafından seçileceğinin de önemi kalmaz. Ama  toplantıya katılanların coşkulu alkışları da ŞT kadrosunun durumun bilincinde olmadığını gösteriyor. Hülya Karakaş ve Nergis Çorakçı’nın kurum aidiyeti kapsamında Yeni Şafak muhabirine yönelik ‘benim oyunum yasaklanırken siz nerdeydiniz’ mealli çıkışlarının yararsız olduğu kanısındayım. Zira muhabirin buna verecek cevabının olmadığını hepimiz biliyoruz. Aslında kurumu çok iyi bilen değerli iki mensubunun Daire Başkanı’na soru sormaları daha doğru olurdu. İşte o zaman Daire Başkanı’nın dilindeki demokrasi kültürünün nasıl şekil alacağını da anlama şansımız olurdu.  

Bu yazımın yerine ulaşacağını düşünerek bir hususu da eklemek isterim. İBBŞT Pazar günleri yetişkin oyunu oynamıyor. Oysa ki 15 matinesinin İstanbul seyircisi için önemi çok ve büyük. Bunu ancak o matineye gidenler anlar. Zira çalışan büyük bir kesim için tiyatroya ayrılan gündür Pazar. İBBŞT Pazar matinelerini yeniden koymalıdır.

Bu vesile ile kurumda görev yapan Genel Sanat Yönetmenleri’nin(GSY) durumunun ne kadar zor olduğu da ortaya çıkmıştır. Biz İBBŞT oyununu özel dostlarına oynatan  parti il yöneticileri de gördük, baskıyla oyun kaldırtan yandaşlar da. Reis Bey’in bir gösterisine 368 bin TL ödeyen bir kurumda  GSY’nin durumunu anlayabiliyor musunuz? GSY o ödemeye göz yummak durumunda kalıyor ki kim olsa kalırdı ve Necip Fazıl oyununu repertuvara almak zorunda da kalıyor. Zira İBBŞT’da GSY üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Şimdi yönetim kuruluna iki yöneticinin oyuncular tarafından seçilmesi yetmez GSY’nin birinci karar verici olması gerekir öncelikle. Yönetim kurulunda tiyatronun ağırlığı olmalıdır. Gene geldik aynı noktaya: Özerklik şarttır. O olmazsa 100 yıllık kurum gene siyasetin emrinde hareket etmek zorunda kalır. Hatta bazı oyuncular cazgırlığa soyunabilir. Bunları yazarken yeni yönetimle birlikte ‘bizim(!) arkadaşlarımız’ kıpırdanmaya başlamış diye duyuyorum. Kendi kendilerine repertuvar yapmaktaymışlar. Yapmayın.

İBBŞT'nın sezon açılışı şeffaf olmayan, imalarla dolu bir toplantı olmuş. Kültür ve sanat imalarla yönetilemez. Ben bu konuda herkesi net ve açık olmaya davet ediyorum. 

Aklınızda bulunsun. Tiyatro siyaset yapar ama 'parti siyaseti' yapmaz. Artık tiyatro konuşalım.

Melih Anık 

Not: Yazının hazırlanmasında Cumhuriyet Gazetesi ve Tiyatro Dergisi paylaşımlarından yararlandım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri