Esra Yalazan'a Açık Mektup

Sayın Esra Yalazan

Yazılarınızı beğenerek (Taraf’tan önce)okuyor(d)um. En son Kelimeler ve Kader’i okudum.
Twitter’da ise sizi takip etmiyorum. Bir arkadaşımın retweet etmesi ile “'Soykırım Olmadı' şovunu göstermek için saatlerdir Paris'ten yayın yapan haberciler kafatasları 19 oldu ama önemli değil tabii yapmamışızdır” twitinizi okudum. "’Soykırım Olmadı’ ‘ŞOV’ ise siz ne kadar demokratsınız?” yazdım beni “block”ladığınız için silinen “Sizden daha demokratım, siz inkârcılığınızla, ulusalcılığınızla bayrağınıza sarılın” mealinde cevap yazdınız.

Anlaşılan pek çok cevap aldınız ki hızınızı alamayıp twitlediniz:

“En büyük sıkıntı gerçekten eğitim:) yahu hakaret etmeden evvel okuduğunuzu doğru anlayın önce, ne çok inkârcı, ırkçı varmış, block, block!”

“En acıklı bulduğum insan türleri; acı yarıştıranlar, vatansever taklidi yapanlar, 'devrimci" maskesiyle trübünlere oynayanlar, liste uzar..”

Ben sonu “….cı” ile biten bir inanç sahibi değilim, belki de yaşım(60) gereği. Bireyin akıl egemenliğine inanırım. Aklımı kiralamam, düşüncelerimin zenginliğim olduğunu düşünürüm. Siz benim “ulusalcı” olduğuma nasıl karar verdiniz?

Sizin karşınızda olan görüşlere “şov” derseniz bu kendinizden başka düşünceye saygı göstermiyorsunuz demektir. Siz istediğinize inanabilirsiniz, bunu savunursunuz ama o kadar. Başkasına “şov yapıyor” dememeniz gerekir. O zaman sizin de “şov” yaptığınızı düşünürüz. Zira biz düşünce açıklamanın “şov” olduğunu sizden öğrenmiş olduk, değil mi?

Daha da tuhaf olan 140 karakterden kişilik tahlili yapabilmeniz. Bu sizin ön yargılar içinde olduğunuzu göstermez mi? Benzer ön yargıyı “block”larken de gösteriyorsunuz. Zira “block”layarak başkalarının sizi taciz, rahatsız etmeye devam edeceğini düşünüyorsunuz. Belki de bilinç altınızda kendinizi “önemli” görmenizden kaynaklanıyor. Sizinle uğraşacaklar, sizi kızdıracaklar vb.. Neden öyle yapılsın? Buna değer misiniz? Bunu yargılamak aklınıza gelmiyor mu? Sizi 5000 kişi takip ediyor. Önceden seçme yapın bari.. Hem kişiye ulaşmak o kadar da zor değil. Böyle kendinizi koruyamazsınız.

“Bayrağa sarılmaya” gelince ben devlet ve yurttaşlık kavramına inanıyorum. Doğal olarak bir bayrak da olacak tabii. Ama ülkem içindeki tüm insanları kucaklamam, tüm uygarlıklara sahip çıkmama engel değil. Siz de bu topraklarını dilini kullandığınıza göre bu toprağın ürünüsünüz, size de bir bayrak lâzım.

Eğitimden şikâyet ederek kendi eğitiminizi vurguladığınızı; acıdığınız insanlara bakarak kendinizi acınacak durumda görmediğinizi anlıyorum. Bu edebiyatçı kimliğinize aykırı. İnsan aslında acınacak bir varlıktır. Ama siz aslında kendinizle övünüyorsunuz. Siz vatanseversiniz, devrimcisiniz, acı yarıştırmazsınız , inkârcı ve ırkçı değilsiniz vs… Benim için bu jargon 70’li yıllarda kaldı. Üzgünüm ama siz de (yaşamadığınız)oralardasınız.

Bu satırları yazmamın nedeni ise sadece kendimle ilgili. Sizi değiştiremem. Yazılarınızdaki Esra’yı yitirmemek için twitter’da takip etmiyordum zaten, zira sizin cemaat aidiyetinizden sıkıldım, üzüldüm.

Twit'ler unutulur, kitaplar kalır. Böyle giderse twitleriniz ve aidiyetiniz edebi kişiliğinizi bozacak. Siz kendinize acımıyorsanız bize acıyın! Bize, yani okurlarınıza yazık!

Melih Anık


www.melihanik.blogspot.com


Esra Yalazan cevap verdi:


"Zahmet buyurup uzun uzun yazmışsınız ben böyle cevap veremeyeciğim ama şu kadarını söyleyebilirim orada yazılanlar özellikle siz edeğilse üstünüzü alınmayın, binlerce insan anlamadan hakaret ediyor. Ayrıca madem o kadar demokrat, açık fikirlisiniz neden hemen saldırıyorsunuz. Benim olup biteni 'soykırım' diye değerlendirme özgürlüğüm yok mu? Hem siz soykırım'ın huhuksal karşığını gerçekten biliyor musunuz? Ben sizin gibi ulus delvete, vatanperverliğe, bayrağa inanmak zorunda mıyım, böyle mi gösteriyorsunuz vatınınızı çok sevdiğinizi...Neyse ben fikirlerinden, duruşundan hoşlanmadığım insanları takip etmiyorum buralarda, size de aynısını tavsiye ederim. Bu bakışınız ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gösterdi. Tahammülsüzsünüz, kendinizden başkasına tahammül edemiyorsunuz, bence siz beni listenizden bir an evvel çıkarın onu da ben yapmak zorunda kalmayayım, kendinize benzer acıklı olmayanlara iyi anlaşacağanıza eminim. Başarılar dilerim...."

Ben de ona yazdım: 

Siz benim listemde değilsiniz, olmayacaksınız da. Okuduğunuzu da anlamıyorsunuz. Hiç bir şeye inanmak zorunda değilsiniz. İstediğinize inanırsınız kim karışır! Kendi fikirlerinizi açıklar, savunursunuz ama başkalarının inançlarına "şov" diyemezsiniz. Beni tahammülsüzlükle suçlayan şu halinize bir bakın. Yazık, Kelimeler ve Kader'in yazarı ile isim benzerliğiniz var sadece.Sorularınızda bile kendinizi oturttuğunuz bir yer var. Yazık ÇOK YAZIK... Yazdıklarınızı açık alanda paylaşacağım.


Esra Yalazan cevap verdi:


"Paylaşın lütfen sizin gibi saldırgan, tahammülsüz, başkalarının fkirlerine hürmet etmeyen zorba bir kişiliğe çok yakışacak bu tavır, bunu da paylaşın lütfen, ben de paylaşmak isterim entelektüel faşizm kokan uyarılarınızı tabii ama açık alanlarda değil, ilgili ve lüzumla alanlarda görürsünüz. Okuduğunu anlayamamak konusunda binlerce okur arasında kimse sizden daha nobran, kaba, anlayışsız olmadı bugüne kadar. Yazık ama bence şu kendinizi düşündüğünüz hale, çok yazık!"

Benden cevap almamak için benim mesaj göndermemi  engellemiş. 


İşte bir "demokrat" yazarın (gazetecinin) gerçek yüzü..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri