Testosteron – Bir Yoruma Cevap - Bengi Günay
Bengi Günay sahne tasarımcısı. Son yıllarda Oyun Atölyesi’nin oyunlarında onun imzası var. Bir tasarımcının aynı tiyatro grubu( aynı yönetici) ile çalışması bence o tasarımcıyı zanaatkâr hâline getirme riski taşır. Tabii ki ekip çalışması, yönetmeni tanımış olmanın avantajları da var ama aynı yönetici ile sahne hayatını sürdüren bir oyuncu için bir süre sonra nasıl bir sığlaşma başlarsa tasarımcı için de aynı risk vardır. (Bu yöneticinin kim olduğu ile de ilgili bir sorun)
En son , 7 oyununda onun başarılı sahne ve kostüm tasarımını gördüm. Onun gibi düşünsem onun başarısını “görmemem” gerek. Ama ben o değilim. Önceleri Oyun Atölyesi “kadro”su içinde olan Bengi Günay tiyatronun portalinde şimdi öyle gösterilmemiş.
Testosteron, daha önce Gamze Kuş ile birlikte tasarımda adı yazılan Bengi Günay’ın isminin tek başına yazıldığı ikinci oyun. Bir anlamda kendini kanıtlama sürecinin başlangıcı da denebilir.
Bengi Günay belki de bu nedenle Testosteron üzerine yazdığım yazıya ilk tepki veren kişidir. Hem de 5 gün içinde 3 defa yorum yazarak kaleminin “ateşi”ni ortaya dökmüştür. Yazdıkları hakkında yazılanları da es geçmemiş onların da “ağzımın payını” vermek için varını yoğunu ortaya koymuştur.
Bengi Günay’ın “varı ile yoğunun” Can Yücel şiirlerinden oluştuğu gözlenebilir. Çünkü Can Yücel’i “kullanmadığı” zaman yazdıkları bence çok sığdır ve içinde paranoya taşımaktadır. Şiiri ve Can Yücel söylemini kendine yakıştırdığını düşündürten bir görüntüsü vardır. Belki de o sıralarda Can Yücel’i “keşfetmekte” idi, bilmiyorum. Ama küfürlü söylem konusunda Can Yücel’in şiirselliğine hayran olduğu açıktır. Ama onun “küfrü”nü anladığından da emin değilim.Yorumlarından sınıfın en çalışkan öğrencisi olma görüntüsü telâşı seziyorum , buna “öğretmenin gözüne girme” telâşı da denebilir.
İlk “mermi”si aşağıdaki şiir olmuş :
“bengi günay-12/28/2008
GO HOME HACI GO HOME
Hişt hacı yaylan bakalım
Closed dedik be adam
Pazdos c’est fini
Başını bekley’cek değiliz a sabaha kadar
Uyan bre taş arabası
Gözünü seveyim çileden çıkarma beni
Go home hacı go home
Aman beyim alah razı olsun senden
Bişeyler söyle şu dürzüye
Kanımı kuruttu iki saattir
Ne
Asansöre mi binmiş dedin
Fırt inip fırt çıkıyormuş
Hay yedi kat yerin dibine geçsin
Yıl oldu bu masaya çörekleneli
Waiter aşağı waiter yukarı
Bir buçuk şise viski yuvarladı en azından
Külahıma anlatsın o bu palavraları
Yok efendim buralarda değilmiş kendisi
Memleketindeymiş
New York mu ne karın ağrısıysa
Yüz katlı bir binadaymış
Asansörcülük edermiş
Üstünde kırmızı yelek
Altında siyah pantol
On saattir nöbetteymiş de
Geberiyormuş uykusuzluktan
İne çıka zifire kararmış
Kara su inmiş ayaklarına
Yediği naneye bak
Beni de patron sanmış
Hiç güleceğim yoktu beyim
Sahi korkmuş mu herif
Ya kovarsa beni diyor ha
İş başında uyumasın itoğlu
Kovarım tabiy
Evde karısı varmış bekleyen
İki de oğlan çocuğu
Öyleyse aklın nerdeydi ulan
Edebinle çalışaydın
Siz söyleyin beyim öyle di’mi yani
Allah layığını versin beyim
Herif sahiden korkuyor benden
Hadi hacı yürü bakalım
Bırak bu patron polimlerini
Öyle ötlek ötlek bakma yüzüme
Ha şöyle dayan koluma doğrul
Ben de yorgunum a ziyani yok
Bir de taksi buluruz sana
Ha gayret aslanım ha gayret
Çoğu gitti ayı kaldı
Go home hacı go home
can yücel
bengi günay
sahne tasarımsıcı” (yazıdaki hata ona aittir.Hani adını bile unutturur bir heyecan ve ilk olma telaşı içindeydi denir ya öyle)
Şiirin bütünü , içinde bulunulan duruma uymamaktadır ama o satır aralarındaki “Go home hacı, yaylan bakalım, taş arabası, dürzü, külahıma anlat o palavraları, çoğu gitti ayı kaldı” gibi hakaretleri dolaylı yoldan bana yönlendirmek için uygun görmüştür.
İkinci yorumunu hemen ertesi günü yazmış. O da bir şiir ve gene Can Yücel’den :
“bengi günay-12/29/2008
BÜYÜK CAN DEDİ Kİ
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken.
CAN YÜCEL
İmza: bengi hanım.”
Bu “Bengi Hanım” imzası doğrudan bana değil, ilk şiiri üzerine yorumlarıyla onu eleştirenlere. Ama “lafınıza karışacağım, vakit çok erken” ile mücadeleye devam edeceğini ve “ortalığı dağıtma” kararlılığını anlıyoruz. Tam burada merak ettim, Bengi Günay kaç yaşında ? 2006 da Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro-Sahne Tasarım Bölümü’nden mezun olmuş. Doğumu ‘80 li yıllara geliyor olmalı. Belki de kızım kadar . Onun bu heyecanını anlıyorum ama dilini ve ruh durumunu anlamıyorum. Ben tiyatro ile uğraşanlardan düzeyi daha yüksek düşünceleri ve ifadeyi beklerim. Doğrusu Bengi Günay beni yanılttı. Bence tasarımları yorumlarından daha iyi. O tasarlasın, yazmasın.
Bengi Günay duramıyor bir yorum daha ekliyor dağarcığına:
“bengi günay- 1/1/2009
Mert Demirel size binlerce teşekkür ederiZ. Melih Anık’ın açık açık söylemeye cesaret edemediği şeyi siz bir paragrafta özetleyivermişsiniz. Melih Anık’ın kıvrandığı, bir o yana bir bu yana salınıpta gerçek kimliğinin ifşa etmeyi beceremediği o içinize dert olmuş şeyi Kemal Aydoğan’ı pek güzel tarif etmişsin. Hayat Lunapark gibi soytarısı da var, şarlatanı da var dalkavuğu da var. Melih Anık kılığını değiştirir birden Mert Demirel olur, husumet yazısı tiyatro eleştirisine dönüşür, klik dedikoduları "nutku tutultan" yazı malzemesine dönüştürülür. Teşekkür ederiZ Mert Demirel, binlerce teşekkür yüzbinlerce teşekkür. Aslını beyan eden bu netlikte bir başka yazı olamazdı bu konuda galiba. Şarlatanlar kulübesininin o bir oda zavallı mekanını bize gösterdiğiniz için teşekkürler Mert Demirel. Sizi seyretmek "testosteron oyununu izlemekten çok daha eğlenceliymiş. Siz bayağı Şarlatanlar Kumpanyası kurmuşsunuz, o kimlikten o kimliğe turne yapan. BiZe bu eğlenceyi, bu seyri, bu farkındalığı yarattığınız için size M., size M.ve size M. yani bu sayfada maharetlerini sergileyen tüm siz M.lere sonsuz teşekür ederiZ. Haydi bakalım sahne! oyun başlıyor.
bengi günay
sahne tasarımcısı”
Bu yorum onun kafasında yarattığı dünyanın ipuçlarını veriyor. Ona göre Mert Demirel adıyla (Aslında tüm M’ler) yorum yapan aslında Melih Anık. İnternette rastladığımız kişiliklerdeki kargaşa büyük bir sorun. Ama Bengi Günay kuşkuya düşmemiş , emin(!). Genelde kendisinin aklına gelenin olasılığına inanır insan. Bengi Günay’ın inandığı bir şey var ki bir kişi onun beğenmediği şeyleri söylüyorsa o kişi “sahte”dir, saklanarak söyler. Tehlikeli bir saplantı. Başkası için bunu düşünenin bir bildiği vardır elbet. Başka isimlerle yorumlar yazıldığını, yazılabileceğini biliyor. Belki kendisi de yazdı.
Çok da haksız değil. Yazıma yorum yazanlar içinde Eylem Yapar, Asude Savaş, Reşat Nuri Güntekin, Nurullah Ataç gibi çok da gerçek gibi görünmeyen isimler var. Onları tanıyor mu acaba?
Bir tür paranoya hâli içinde inandığını tekrar ederek, kendi yarattığı bir dünyadan sesleniyor ve hâlâ “husumet yazısı, soytarı, şarlatan, dalkavuk” gibi kelimeleri hakaret tonunda araya “sıkıştırmaktan” da çekinmiyor.
“Mert Güven-12/30/2008
Değilim, vallaha da billaha da melih anık değilim diyorum, haklısınız kaybettim diyorum ve bezdirici monologunuzla sizi başbaşa bırakıyorum. Son olarak da acil şifalar dileyeyim bari” yazmak zorunda kalır.
Bengi Günay’ın yorumundan ne “İhtarnameler” çıkar!
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder