2016-2017 Tiyatro Sezonu Açıldı(!)

Ekim tiyatronun ayı oldu yıllarca. Ödenekli tiyatroların başı çektiği tiyatro sezonu için  1 Ekim başlangıç kabul edilirdi.  Eylül, repertuvarların açıklandığı aydır bu yüzden. Seyirci ne seyredeceğini merakla bekler. Oyunlar için programını yapar. "Yapardı" demek doğru olacak bu yıl. Zira tiyatronun tadı tuzu kaçtı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda(İBBŞT) yedi tiyatro insanı için soruşturma başlatıldı. İçlerinden bir yönetmenin memurluğu yakıldı, işçi olanların maaşları kesildi. Onlara ne olacağı meçhul. OHAL devam ettiği sürece sonuç alınamayacak sanırım. İBBŞT'da  21 oyuncunun sözleşmesi iptal edildi. Zaman içinde 13 oyuncu görevine geri geldi ama sekiz oyuncu için bir karar yok.  Öğrendik ki 21 oyuncu taşerondan kiralanmış. Onların sözleşmeleri de tam anlamıyla ciddiyetsizlik örneği olarak hatırlanacak. "İdare etme"ye daha iyi bir örnek de gösterilemez herhalde.
İBBŞT oyuncuların başlarına gelenlerden dolayı elinde kalan oyunlardan bir program yaptı. Beş yeni oyunla sezonu açtı. Açıkladığı repertuvar gene doluluk oranına yönelikti ve bana  gerçekleşebilecek gibi görünmedi. İşten uzaklaştırılanlarla  kendilerine gözdağı ve ayar verilen oyuncu ve yönetmenlerin içlerinde tiyatro heyecanını duyacaklarından şüphedeyim. Özgürlüğünü kaybettiği açık açık ortaya çıkan İBBŞT ruhunu teslim etmek üzere. Cismen ne kadar devam eder kuşkudayım. Öte yandan Kültür Dairesi oyuncu yetiştiriyor, konservatuvar açacakmış. İBBŞT, Kültür Dairesi'ne bağlı. Tuhaf bir durum.

Devlet Tiyatroları ise sezona Türk oyunları sahneleme polemiği ile başladı. Medyadaki yansımalara göre DT, sadece Türk yazarların oyunlarını sahneleyecekti. Ben böyle bir niyeti olanın tiyatrocu saymayacağımı yazdım. Konu tabi ki spekülasyonlara açıktı ve tiyatro ile ilgisi bu tür konulara "atlamak" olan basınımız bir süre eğlendi. Sonra düzeltmeler geldi. Meğerse açılış, Türk oyunları ile yapılacakmış. Program açıklandı yerli ve yabancı oyunlar bir arada. Düzeltme de düzeltme değilmiş meğerse. DT uzun süredir Demokles'in kılıcını kafasının üstünde hissediyor. Sanat Kurumu tartışmaları ısıtılıp ısıtılıp yeniden gündem işgal ediyor. Bu bir strateji olmaya başladı.
Ödenekli tiyatrolar yoğun bakımda demek doğru olur. Galiba en sonunda "kapatın da kurtulalım" fikrinin yerleşmesi bekleniyor. Özel tiyatrolar içinde şimdiden o fikre gelmiş olanlar çoğunlukta. Türkiye'de seyirci oluşturan kurumlar ödenekli tiyatrolar olmuştur. Onların yetiştirdiği seyirciler özel tiyatroları takip ediyor. Ülke tiyatro istatistiklerini bu sayıya çıkaran ödenekli tiyatrolar. Mesele ödenekli kurumların ciddiyetle "adam gibi" yapılandırılması ve yönetilmesidir ki eleştirilmesi gereken husus budur, ödenekli tiyatrolar  gerekli mi değil mi tartışması değil. DT'nu kapatın Türkiye'nin büyük bir kısmı tiyatrosuz kalır. Belki ismini değiştirmekle başlamak gerekiyor. "Ulusal tiyatro" dünyada daha çok kullanılan bir isim. Tabi ki yeni yapının kurulmasında görevin en  büyüğü tiyatroculara düşüyor. Ancak onların çoğu siyasi çatışma yada post mücadelesinde. Çoğu da kendini kurtarmak için uğraşıyor. Amaç ve fikir birliği yok. Yine devlet yardımına müracaat  dosyaları hazırlanmaktadır şu günlerde. Yardımlar açıklanınca alevler parlayıp söner. Devletimin amacı zaten yardımlarla tiyatroya ayar vermek. Sanat Kurumu'nun felsefesi de bu fikir üzerine kurulmuş zaten. Alt yapı böyle böyle hazırlanmakta.

Belediyelerde tiyatro seven yöneticiler var. Kimi gençliğinde sahneye çıkmış kimi şimdilerde oyun yazıyor kendi kurumunun repertuvarına aldırıyor.  Tiyatro konusunda büyük(!) hayâlleri var. Çocuk oyunu yapmak, belediyelere oyun satmanın en garanti yolu. Hangi oyunu hangi belediyeye satacağınız da size bağlı. Yolunu bulacaksın. Festivalde yer bulmak da  o yöneticilerden geçiyor. Tiyatrocu, salon bulmak için onlara muhtaç.  

Özel tiyatrolar İstanbul'a yığılmış durumda. İstanbul dışında olursan ödül jürileri de görmüyor seni.  Görüyor da ne oluyor o da başka mevzu. Tiyatroya  İstanbul hegemonyası hâkim. Herkes kapağı İstanbul'a atmaya çalışıyor. Tiyatro olmazsa dizide rol kapmak kurtuluşun en parlak yolu. Gerekçe de aynı:  "tiyatro yapmak için dizi çekiyorum". Aslansın sen! Ünlü oyuncular dizilerden tiyatroya vakit bulamıyor. Haksız mı? Kaynak kurumadan küpü doldurmak gerekir. Siyasinin ağız kokusunu mu çeksin? Yoksa bu akşam kaç bilet satıldı diye yürek çarpıntıları yaşasın? Dizi dışında zaman ayıracaksa oyuncu kursu veriyor. Oyuncu kursları da bir âlem. Ticaret olmuş. Umutlar çalınıyor. Herkes hoca herkes eğitmen. Çok bilen var çok..       

 Kurumsallaşamayan, ufkunu kaybetmiş bir tiyatro dünyası içindeyiz. Karanlık içinde küçücük bir ışıkla heyecanlanmak, coşmak istiyoruz. Sonuç keçiboynuzu kemirmek gibi bir şey.  Bu ortamda tiyatroyu var etmek için çabalayan isimsiz kahramanlara selam olsun. Onlar isimsiz, zira onları bilmiyoruz. Anadolu'nun ücra bir kasabasında tiyatro sevdiriyor, bir oda dolusu seyircisine perde açıyor, sahne ışıklarını ve alkışları yaşatıyorlar.


Melih Anık     

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri