2016-2017 Tiyatro Sezonu Açıldı(!)
Ekim tiyatronun ayı oldu yıllarca. Ödenekli tiyatroların
başı çektiği tiyatro sezonu için 1 Ekim
başlangıç kabul edilirdi. Eylül, repertuvarların açıklandığı aydır bu yüzden. Seyirci ne seyredeceğini merakla
bekler. Oyunlar için programını yapar. "Yapardı" demek doğru olacak
bu yıl. Zira tiyatronun tadı tuzu kaçtı.
İBBŞT oyuncuların başlarına gelenlerden dolayı elinde kalan
oyunlardan bir program yaptı. Beş yeni oyunla sezonu açtı. Açıkladığı
repertuvar gene doluluk oranına yönelikti ve bana gerçekleşebilecek gibi görünmedi. İşten
uzaklaştırılanlarla kendilerine gözdağı
ve ayar verilen oyuncu ve yönetmenlerin içlerinde tiyatro heyecanını
duyacaklarından şüphedeyim. Özgürlüğünü kaybettiği açık açık ortaya çıkan İBBŞT
ruhunu teslim etmek üzere. Cismen ne kadar devam eder kuşkudayım. Öte yandan
Kültür Dairesi oyuncu yetiştiriyor, konservatuvar açacakmış. İBBŞT, Kültür Dairesi'ne
bağlı. Tuhaf bir durum.
Devlet Tiyatroları ise sezona Türk oyunları sahneleme
polemiği ile başladı. Medyadaki yansımalara göre DT, sadece Türk yazarların
oyunlarını sahneleyecekti. Ben böyle bir niyeti olanın tiyatrocu saymayacağımı
yazdım. Konu tabi ki spekülasyonlara açıktı ve tiyatro ile ilgisi bu tür
konulara "atlamak" olan basınımız bir süre eğlendi. Sonra düzeltmeler
geldi. Meğerse açılış, Türk oyunları ile yapılacakmış. Program açıklandı yerli
ve yabancı oyunlar bir arada. Düzeltme de düzeltme değilmiş meğerse. DT uzun
süredir Demokles'in kılıcını kafasının üstünde hissediyor. Sanat Kurumu
tartışmaları ısıtılıp ısıtılıp yeniden gündem işgal ediyor. Bu bir strateji
olmaya başladı.
Ödenekli tiyatrolar yoğun bakımda demek doğru olur. Galiba
en sonunda "kapatın da kurtulalım" fikrinin yerleşmesi bekleniyor. Özel
tiyatrolar içinde şimdiden o fikre gelmiş olanlar çoğunlukta. Türkiye'de
seyirci oluşturan kurumlar ödenekli tiyatrolar olmuştur. Onların yetiştirdiği
seyirciler özel tiyatroları takip ediyor. Ülke tiyatro istatistiklerini bu
sayıya çıkaran ödenekli tiyatrolar. Mesele ödenekli kurumların ciddiyetle
"adam gibi" yapılandırılması ve yönetilmesidir ki eleştirilmesi
gereken husus budur, ödenekli tiyatrolar gerekli mi değil mi tartışması değil. DT'nu
kapatın Türkiye'nin büyük bir kısmı tiyatrosuz kalır. Belki ismini
değiştirmekle başlamak gerekiyor. "Ulusal tiyatro" dünyada daha çok
kullanılan bir isim. Tabi ki yeni yapının kurulmasında görevin en büyüğü tiyatroculara düşüyor. Ancak onların
çoğu siyasi çatışma yada post mücadelesinde. Çoğu da kendini kurtarmak için uğraşıyor. Amaç ve fikir birliği yok. Yine devlet yardımına müracaat dosyaları hazırlanmaktadır şu günlerde. Yardımlar
açıklanınca alevler parlayıp söner. Devletimin amacı zaten yardımlarla
tiyatroya ayar vermek. Sanat Kurumu'nun felsefesi de bu fikir üzerine kurulmuş
zaten. Alt yapı böyle böyle hazırlanmakta.
Belediyelerde tiyatro seven yöneticiler var. Kimi
gençliğinde sahneye çıkmış kimi şimdilerde oyun yazıyor kendi kurumunun
repertuvarına aldırıyor. Tiyatro
konusunda büyük(!) hayâlleri var. Çocuk oyunu yapmak, belediyelere oyun
satmanın en garanti yolu. Hangi oyunu hangi belediyeye satacağınız da size
bağlı. Yolunu bulacaksın. Festivalde yer bulmak da o yöneticilerden geçiyor. Tiyatrocu, salon
bulmak için onlara muhtaç.
Özel tiyatrolar İstanbul'a yığılmış durumda. İstanbul
dışında olursan ödül jürileri de görmüyor seni. Görüyor da ne oluyor o da başka mevzu. Tiyatroya
İstanbul hegemonyası hâkim. Herkes
kapağı İstanbul'a atmaya çalışıyor. Tiyatro olmazsa dizide rol kapmak
kurtuluşun en parlak yolu. Gerekçe de aynı: "tiyatro yapmak için dizi
çekiyorum". Aslansın sen! Ünlü oyuncular dizilerden tiyatroya vakit
bulamıyor. Haksız mı? Kaynak kurumadan küpü doldurmak gerekir. Siyasinin ağız
kokusunu mu çeksin? Yoksa bu akşam kaç bilet satıldı diye yürek çarpıntıları yaşasın?
Dizi dışında zaman ayıracaksa oyuncu kursu veriyor. Oyuncu kursları da bir
âlem. Ticaret olmuş. Umutlar çalınıyor. Herkes hoca herkes eğitmen. Çok bilen
var çok..
Kurumsallaşamayan,
ufkunu kaybetmiş bir tiyatro dünyası içindeyiz. Karanlık içinde küçücük bir
ışıkla heyecanlanmak, coşmak istiyoruz. Sonuç keçiboynuzu kemirmek gibi bir
şey. Bu ortamda tiyatroyu var etmek için
çabalayan isimsiz kahramanlara selam olsun. Onlar isimsiz, zira onları
bilmiyoruz. Anadolu'nun ücra bir kasabasında tiyatro sevdiriyor, bir oda dolusu
seyircisine perde açıyor, sahne ışıklarını ve alkışları yaşatıyorlar.
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder