Alain Decaux’ya Açık Mektup

Ben, sizi temsil ettiğini öğrendiğim Fransa’daki SACD Ajans’a bir mesaj gönderdim. (Türkiye’deki ajans ONK’un durumdan haberdar olmadığını geçen zaman gösterdi.) Size yazacağım mesajı size iletebilirler mi diye sordum. SACD’ye atılan mesajlar muhtemelen ya karanlık bir kuyuya düşüyor ya da basıldığı kağıttan uçak yapıp eğlenenler var orada.  Ama “Fransız” oldukları için tenezzül etmemiş olmaları daha muhtemel.  (ONK’un gönderdiği forma da cevap vermemişler. “Yazarın oyununu engellediğini bilmeyen temsilci olur mu?” diye ciddiye almamışlardır belki de.) O nedenle size bu açık mektubu yazdım. Ulaşır mı? Ulaşır bir gün mutlaka! Zaten “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”!

İBBŞT, bu sezon repertuvarına Rosenbergler Ölmemeli’yi aldı. Oyun ilk kez, 1970 yılında Türkiye’de oynanmıştı ve o günlerde tüm dünyada olduğu gibi olağanüstü bir ilgi uyandırmıştı. O tarihte 17 yaşımda olan ben, oyunun etkisinden günlerce kurtulamamıştım.

 Aradan geçen 40 senede Rosenbergler Olayı ile ilgili yeni gerçekler ortaya çıktı ve o zaman bilinenlerin, bilindiği gibi olmadığına dair yeni bilgiler açıklandı. Bu nedenle oyun Türkiye’de yeniden gündeme gelince, bazı kişiler Rosenbergler Ölmemeli’nin eskimiş bir oyun olduğunu iddia etti.

İBBŞT’nın yaptığı açıklamadan öğrendiğime göre, oyunun ‘telif hakkı’ için, sizi Türkiye’de temsil eden(?) ONK Ajans ile Kasım 2011’de temas edilmiş; ajans tarafından bir uyarı da yapılmadığı için, muhtemelen sahneleme hakkında bir sorun yaşanmayacağı düşüncesiyle  provalara başlanmış. Oyun sezon başında ilân edilmiş, oyunun 6,5 aydır çalışıldığı bilinmekte ve bir aydır sahnelenmekte olmasına rağmen (şimdi sözleşme yapmadık diyen) sizi TEMSİL eden(?) ONK Ajans, herhalde sizin yasaklama kararınızdan yaklaşık on yıldır habersiz olduğu için oyunun sahnelenmesine itiraz etmedi;  gözü önünde sahnelenen oyunu engelleme gayreti göstermedi ve bu davranışıyla  aslında “sözleşme” yaptığını da idrak edememiş durumda.  

Arkasında 6,5 aylık bir emek olan oyun ilk kez Ocak 2012’de seyircinin karşısına çıktı. Ben oyunun bir genel provasını ve 2 kez de seyircili performansını izledim. Oyun çok iyi bir şekilde sahnelendi, oynandı.  Oyunun oynandığı 600 kişilik olduğu belirtilen salon son yerine kadar doluydu ve ben seyircilerde uyandırdığı heyecana tanık oldum ve oyunun nerdeyse aynı sahnelerinde benzer tepkileri aldığını gördüm. Oyun hakkında eleştirmenlerce çok olumlu görüşler yazıldı. Bunun nedeni  seyircinin, oyunun  Türkiye’nin de hassas olduğu “hukukun siyasallaşması” ile ilgili mesajını duymasıydı. Seyirci için “Rosenbergler Olayı” ikinci planda kaldı. Çünkü, Rosenbergler Ölmemeli “oyunu”,  dünya vicdanında siyasîleştirilmiş bir dava;  Rosenbergler, McCarthy’li “cadı av”ı ile baskıcı bir dönemin mağdurları olarak algılanıyor halâ. Dünyanın herhangi bir yerinde  haksız yargılama, delilsiz itham, davalıya göre dava; ileri sürülen “vatana hizmet etmek” gerekçesi; insanların yakılmasından keyifli  “hınç alma peşindeki” insan;  iktidarlardan “farklı fikirde olanın” süründürülmesi;  toplumun vicdanı olmak yerine sermayenin hizmetinde olan “boyalı” basın; akıl almaz hukuksuzluk;   “bir yalanı ne kadar çok tekrar ederseniz o kadar çok inananı olur” varsa;  Sean Penn’in yaptığı  gibi işgal edilmeden bir hafta önce Irak’da, daha sonra Tahrir Meydanı’nda Mısır’lı halk ile kucaklaşan aydında sembolleşen toplum vicdanının meydanlara çıkışına tanık olunursa , Rosenbergler Ölmemeli hatırlanıyor. Bu nedenle Rosenbergler Ölmemeli bir “sembol oyun”.

Öte yandan Ethel’in vurguladığı gibi, (“Rusların atom bombasına sahip olmaları, insanlık için bir şanstır. Dünya barışı bu şansa bağlı”) dünyanın süper güçleri arasında denge sağlanırsa(“korku eşitlenirse”) süper güçlerin  “aklına eseni yapması” daha zor olacaktır. Bugünün pratiği ise şu:  ABD, Irak’ı nükleer silahı olduğu iddiasıyla işgal ediyor; İran’ı tehdit ediyor. Daha başka bir anlatımla 50’lerde kendi insanlarına reva gördüğü “cadı avı”nı başlatan, “cadı kazanı”nı kaynatan, atom bombası üzerinden ayar veren ABD, şimdi benzer  gerekçelerle dünyaya ayar vermeye çalışıyor. İsterseniz buna “Rosenbergleri dünyada arıyor” da diyebilirsiniz.  Tabii ki artık Rosenberglerin yerini şimdi Naimler, Ardeşirler,  Muttalipler  almış olsa da. Tarih “kaydediyor”!

İşte bu nedenlerle Rosenbergler Ölmemeli halâ çağdaş bir oyun olarak seyirci ile buluşabiliyor.

Ancak bugün sizin bu oyunun tüm dünyada sahnelenmesini engellediğiniz anlaşıldı ve oyun İBBŞT tarafından kaldırıldı. Sizin oyunun sahnelenmesine neden karşı olduğunuzu bilmiyorum ancak akıl yürütebilirim, duyumlarımı yorumlayabilirim. Tarihçi kişiliğiniz belgesel nitelikte bir oyunun tarihsel gerçeklerin değişmesi nedeni ile belgesel niteliğini kaybetmiş olmasından rahatsızlık duymuş, siz kandırılmış olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz.  Bu durumun  sizi tedirgin etmesini anlayabiliyorum ama Rosenbergler Ölmemeli bir tiyatro oyunu, bir tarih kitabı değil. Ayrıca tarihe bağı sağlayan da Rosenbergler ismi.  Yani isimleri değiştirdiğinizde, oyunu belgesel niteliklerinden sıyırdığınızda bile  oyun, ele aldığı konu ve içerdiği derinlik nedeniyle  tiyatro edebiyatında kalıcı bir eserdir.

Ayrıca, yukarıdaki nedenlerden dolayı Rosenbergler  Ölmemeli bizim yaşımızdakiler(60) için manevi olarak önemli , gençler için ise edebî, siyasi vb alanlarda  ibret alınacak uyarılarla dolu. (Ben yazılarımda bu konulara değindim.) Aylarca(yaklaşık 6,5 ay) harcanan bunca emekten sonra oyuna gösterilen yoğun ilgiyi de dikkate aldığımızda sonradan öğrendiğimiz kararınızın seyirciye ve tiyatroculara haksızlık olduğunu düşünüyorum. Öte yandan oyunun modası geçtiğini iddia edenlerin ağzına da “bir parmak bal çaldığını” üzülerek görüyorum.

 Oyunun sahnelenmesini engelleme kararınızı 1990’lı yıllarda aldığınızı ancak oyunun 2000’li yıllarda oynandığı yolunda da duyumlar aldım. Eğer doğruysa kararınızı yeniden gözden geçirebileceğiniz ihtimalini de düşünüyorum.  

Oyunda anlattıklarınızın benzerlerinin dünyanın bir yerlerinde başka isimlerle  yaşanmakta olduğunu/olacağını  eminim siz de takdir edeceksiniz.  Dileğim, kararınızı yeniden gözden geçirmeniz  ve oyunun içindeki çok iyi omurgaya dayanarak dünyada milyonlarca kişinin böyle bir “dünyanın” varlığından haberdar olmasını engellememenizdir. İnanıyorum ki, bu şekilde artık sizden daha çok dünya tiyatro edebiyatına ait olan bir “tiyatro oyunu”,  hak ettiği yeri almaya devam edecektir. Hatta size yani kendi eserinin içerdiği tiyatral boyutu göremeyen bir tarihçiye karşı, bu nedenle “itaatsizlik” yapılmasına bile hak verecek durumdayım.

Saygılarımla.

Melih Anık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri