Son günlerde tiyatroda eleştiri ve eleştirmenlik üzerine tartışma yapılıyor. Tartışma, bir eleştiri yazısına bir yönetmenin yorum yazması ile başladı.(Bu kaçıncı?) Ben de yazdığım yazılar nedeniyle yönetmen,tiyatrocu sitemine(?) çok kez maruz kaldım. Bu nedenle tecrübem var! O zamanlar editörler yazı falan da yazmadı, soruna el atmadılar. Nedense bugün çok "cevval" herkes.. Tartışmanın kısıtlı bir çevre içinde kaldığını ve bir süre sonra unutulacağını düşünüyorum. Kurumsal olarak TEB ve deneyimli eleştirmenler dışarıdan seyredecekler gibi geliyor bana. Konuya sahip çıkması gereken TEB, ulusal/uluslar arası eleştiri alanında ne yapıyor acaba? Ben üyelerini ödül jürilerinde, törenlerde görüyorum. Zira şimdi ödül vermek ses getiren bir iş.(sınırlı da olsa) Türkiye’de tiyatro eleştirisi dalında ödül var mı? Panel, konferans düzenleniyor mu? Ben bir süredir bu konu üzerindeki düşüncelerimi paylaşmak için yazılar yazıyorum. Esasında tiyatro üstüne yazmaya başlamam...
10-15 Şubat 2020 tarihlerinde Mardin’e gezi yaptık. Pazartesi gidip Cumartesi İstanbul’a döndük. Mardin’in sezonu Nisan’da başlıyor. Nisan, Mayıs ve Haziran ayları en yoğun aylar. Temmuz Ağustos talep biraz düşer gibi oluyormuş. Nedenini yüksek sıcaklığa bağlıyorlar. Eylül ve Ekim ayları da dolu oluyormuş. Nisan ve Ekim ayları arasında otel rezervasyonları bir sene önceden doluyormuş. Gelen turistin çoğu turlarla geliyormuş. Mardin merkez nüfusu 110 bin. İlçesi Kızıltepe’nin nüfusu ise 200 bin. Hava alanı Kızıltepe’de. Şehir merkezine 20 km mesafede. Havaş otobüsleri ile eski Mardin’in ana caddesi(1.Cadde) üzerindeki herhangi bir otelin kapısında inebilirsiniz. (Kişi başı 10 TL). Dönüşte bir gün önceden telefon edip sizi almalarını isteyebilirsiniz. Otel kapısından binip hava alanına gidebilirsiniz. Mardin’in Midyat, Savur, Mazıdağı, Nusaybin ilçeleri görülmeye değer tarihi zenginliklerle dolu. İklimin iyi olduğu aylarda araba ile tur...
Masumiyet Müzesi'ni ilk elime aldığımda 50.sayfasında bunaldım, ikinci kere elime aldığımda 332.sayfasında ve 56. Bölümde pes ettim. (Tamamı 586 sayfa.)Son bölümlere atladım ve kitabı bitirdim(!) Roman, karakter incelemesi yerine karakterlerin yaptıkları üzerine odaklanmış. Pek tabi ki eylemine bakarak karakteri çizmek ve ruh hallerini anlatmak da mümkün. Bu açıdan bakınca okuyucuya daha çok iş düştüğünü söylemek mümkün. Zira romancı bu konuda özel bir çaba harcamıyor, olay anlatıyor. Sayfalar dolusu ayni tutkunun değişik biçimlerinin anlatılması, sonuçsuz ve sonsuz bir iç daralması verdi bana; romanın içine düştüğü girdap beni de yuttu. Sevgilinin eşyalarına duyulan saplantı seviyesindeki bağlantının romanın tek ve orijinal çıkış noktası olması romanı sığlaştırmış. İnandırıcı da değil. Ve bir yerden sonra biteviyeleşiyor. Hatta bazı sahneler bana turistlere yapılan Galata Kulesi eğlencelerini hatırlattı. Turistler için ilginç olabilir. Oldu da… Pek çok dile çevri...
Yorumlar
Yorum Gönder