İBB Kültür A.Ş. Gösteri Sanatları Merkezi- 11.Üniversitelerarası İstanbul Tiyatro Festivali
11.Üniversitelerarası İstanbul Tiyatro Festivali 1 Mayıs 2013’de başladı. Festivali İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.’ye bağlı olarak eğitim veren Gösteri
Sanatları Merkezi düzenliyor. Festival, Devlet Tiyatroları’nın Cevahir, Küçük
Sahne ve Tekel Sahneleri ağırlıklı Zeytinburnu,
Cennet, Sefaköy ve Fatih
Kültür ve Sanat Merkezlerinde olmak üzere 7 sahnede plânlanmış ve 19 Mayıs 2013’de Ödül Töreni ile sona erecek.
Bu seneki festivalin onbirinci olduğunu düşünürsek artık gelenekselleşmeye
başladığını söyleyebiliriz.
Programa baktığımda her gün üç oyun sahneleniyor. Şu
günlerde jüri üyeleri, Tekel Sahnesi’nden Küçük Sahne’ye oradan da Cevahir
Sahnesi’ne gidiyor, saat 14 ile 24 arasında meşguller. Gösteri Sanatları
Merkezi Sanat Yönetmeni Hüseyin Sorgun ve Güneş Yakın, Hakan Güneri, Ayşen
İnci, Sefa Zengin, Savaş Aykılıç, Ela Aydemir’den oluşan jürinin işi gerçekten
çok zor. Ben oyunlarda onları ciddi ciddi işlerini yaparken görüyorum. Zira
festivalin sonunda çeşitli dallarda ödül verecekler. Bu zor görevi yaptıkları
için hepsini kutluyorum.
Ben fırsat buldukça oyunları seyrediyorum. Festivalin sonunu
beklemeden yazmak istedim, zira genellikle “biten” bir şeyin heyecanı hemen
geçiyor.
Üniversitede tiyatro yaptığım yıllarda festivaller bu kadar
çok değildi hatta yoktu. Şimdi pek çok tiyatro festivali var. Bu nedenle şimdi
tiyatro ile uğraşan öğrencileri çok şanslı buluyorum. Gerçi seyirciler,
çoğunlukla aile, arkadaş çevresinden
oluşuyor ama öğrenciler bir şekilde okul
çevrelerinin dışına çıkıyor, “var” olduklarını gösterme şansına kavuşuyorlar.
Ayrıca festivaller aracılığıyla farklı üniversiteler bir araya geliyor, öğrenciler
farklı şehirleri, farklı ülkeleri görme, farklı kültürlerle tanışma olanağı
buluyor. Benim daha da önem verdiğim husus, öğrencilerin tiyatro vasıtasıyla
kültür ve edebiyat dünyası ile yakınlaşma fırsatı buluyor olmaları ve eminim ki
çevrelerinde yeni tartışma ortamlarının oluşması. Tiyatronun kişisel
gelişmelerine katkısı ise çok. Üniversite tiyatrolarında görev yapan
öğrencilerin ilerde tiyatro yapmasalar bile iş hayatlarında tiyatrodan
öğrendiklerini kullanacaklarını ve de bulundukları çevrelerde farklarını
göstereceklerini düşünüyorum.
“Üniversite tiyatrosu”nun doğru tanımlanması gerektiğini
düşünüyorum. Çoğunlukla “amatör tiyatro” ile karıştırılıyor. ”Amatör”ü “para
karşılığı yapılmayan” “heveslilerin yaptığı tiyatro” diye tanımlayarak
üniversite tiyatrosunu “amatör” olarak tanımlama yaygın bir anlayış. Elbette
üniversite tiyatrosu bu özellikleri taşıyor ama “fazla”sı var. Üniversite
tiyatrosunun bir “şemsiye”si var, o da ait olduğu üniversite. Üniversite
tiyatrosu, ister istemez ait olduğu üniversite ile ilintili. Üniversite
tiyatrosu, üniversitenin “yüzü” bir anlamda. Keşke üniversiteyi yönetenler bunu
anlayabilse. Özellikle özel üniversiteler bu kadar “ucuza mâlolan” reklâmı kolay kolay bulamaz. Ben toplulukları seyrettikten sonra üniversiteler ile ilgili
düşüncelerim daha netleşti, bazı üniversitelerle ilgili olarak olumlu düşünmeye başladım. Zira toplulukların oyun “okuma”sı
belli bir düzeyi gösteriyordu. Oyun ardından düzenlenen “fuaye”de oyuncu
öğrencilerin eleştirileri dinlemede gösterdikleri olgunluk, yaptıklarını
anlatmakta gösterdikleri bilinç beni çok etkiledi. Bence üniversite tiyatrolarında
önde gelmesi gereken özellik, metnin/konunun
“okunması” ve sunumu. Oyunculuk ikinci plânda kalır(bence).
Üniversite tiyatrosu eğitimin bir parçası olarak öğrencinin “düşünce araştırması”
yaptığı ve "klişeleşmiş" düşünceye kapılmadan başkasına anlatmanın ikna edici yollarının araştırıldığı ve
keşfedildiği bir alan. Farklı
disiplinlerden gelen gençler eğitildikleri dalın dilini ortak bir potada
eriterek yeni bir anlatım dili oluşturuyor. Üniversite tiyatroları en “uçuk” fikirlerin ve
denemelerin serbestçe sergilendiği
tiyatrolardır ve “fikir önerme”leri önemlidir (bence). Oyuncuları
kötü olan bir "amatör" tiyatro seyredilmez ama yeni bir fikir öneren üniversite
tiyatrosu merak edilir. Üniversite ile amatör
tiyatro arasındaki farklardan en önemlisi bence bu.
Katıldığım konferanslarda, panellerde başkasının konuşmasını
dinlerken, çağrışanlar ile zihnimin yeni
ufuklara açıldığını hissederim, o görüşlerden doğrudan bir şey almasam da. Düşündüğünü gösteren, oyun ve
tiyatro için yaratıcı fikirleri araştıran ve sunan üniversite tiyatrosu beni çeker. GSM’nin
düzenlediği bu festivalde seyrettiğim oyunlar bana bu açıdan umut verdi.
Yukarda sıraladığım nedenlerle üniversite tiyatrolarının önemini,
yararını ve ülke gençliğine katkısını göremeyen ONK Ajans’ın büyük bir
öngörüsüzlük ve de beceriksizlikle telif konusunu yönetemediğini; olayın ticari
yönünü abartarak “keçi boynuzu” bir tartışmanın yaratıcısı, alevlendiricisi
olduğunu düşünüyorum. Bu konu ile ilgili olarak profesyonel tiyatroların “üç
maymun” tavrını da kınıyorum. Buradan tekrar ediyorum: üniversite
tiyatrolarından telif istenmesi “abes”tir. Öte yandan “üniversite tiyatroları”
tanımının da iyi bir şekilde yapılması gerekiyor. Bunda da üniversite
tiyatrolarının sorumluluğu var.
Genel olarak baktığımızda festivallerin, buluşturma amacı yanında
düzenleme amacı da var. Festivaller, zaman içinde yaptığı seçim ve tercihlerle kurumsallaşır.
Yâni kabul ettikleri ve de ödüllendirdikleri vasıtasıyla her festival, kendisini tanımlar.. Üniversite tiyatrolarından da beklentinin
gösterilmesi gerekiyor. Festival münasebetiyle ilgili konuların, düzenlenecek
panellerde tartışılması ve kalıcı bildirilerle
kaydedilmesi gerekiyor. Zaman içinde kendini düzelten bir sistemin
hedeflenmesi ve kurulması gerekiyor.
Örneğin ödül sistemi, seçilecek toplulukların özellikleri, jürinin kuruluşu, ilâve
etkinlikler, sahneleme koşulları vb, dikkat edilmesi gereken hususlar.
Ben örneğin yarışma dalı olarak aynı oyundan aynı sahnenin
tüm katılan topluluklara verilmesini ve her bir topluluktan aynı sahnenin yorumlanmasını çok cazip bulurum.
Bu noktada aynı sahneyi hazırlamış
topluluklar arasında oluşturulacak karışık ekiplerle sahnenin oynanmasının da
ilginç bir deneme olacağını düşünüyorum.
Jüri içinde bir üniversite yöneticisinin temsilci olarak bulunması da doğru olacaktır. Değerlendirirken, üniversite
topluluğunun metni okumada gösterdiği
yaratıcılık ile onu sunarken bulduğu “yol”un önemine vurgu yapmak istiyorum.
Üniversiteler, üniversite
tiyatro topluluklarının kendi prestijlerini belirlediğini unutmamalı. Dünyanın en prestijli üniversitelerinde sanat(tiyatro) faaliyetinin
olmaması düşünülemez. Festivalde bu
kadar çok üniversitenin olmasını şimdilik üniversite yönetimlerinin desteğine yormak
istiyorum. Umarım üniversite yönetimleri
tiyatroya gereken ve hak ettiği ilgiyi
gösteriyorlardır. Gösteri Sanatları Merkezi bu konuda onlara şans veriyor. Üniversitelerin
de festivale destek vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Başta Gösteri Sanatları Merkezi Sanat Yönetmeni Hüseyin
Sorgun olmak üzere jüri üyelerini ve festivale katkısı olan herkesi kutluyorum.
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder