Sartre'ın Gizli Oturum Oyunu İçin Varoluşçuluk Üzerine Derleme

J.P.Sartre'ın Gizli Oturum oyunu için Varoluşçuluk ile ilgili bir derleme yaptım. İnanıyorum ki oyunu izlerken ve de daha sonra kafalarda oluşan sorular için yol gösterici ; sahneden görüleni anlamlandırmaya yardımcı olacaktır.(Çözeceğini garanti edemem!)
“Varlık özden önce gelir. İnsan kendi var olma yolunu seçer. Biz kendi kararlarımızın ürünüyüz yani özgürlüğümüzün ve özgürce yaptığımız eylemlerimizin. Ama sonuçları düşünerek eyleme geçtiğimiz için de özgürlüğümüzün sınırları vardır. Bu sınırsız özgürlük sınırsız sorumluluk getirir. Ama insanın seçimleri salt kendini ilgilendirmez. Beraber yaşadıklarını da ilgilendirir. Sadece kendisi için seçmez tüm toplum için seçer. “ (Kendi özgür seçme ve kaderin efendisi olma, Tanrı fikrine de yeni açılımlar önerir.)
“İnsan trajik olarak yalnızdır. İnsan insanın rakibidir.”


“Özgürlüğümüz “Öteki”ne bağlıdır. “Öteki” bizi tanımlar,nesneleştirir. Bu bireyselliğimiz için tehlikedir. Bu insanlar arasındaki iletişimi öldürür. Zira herkes “öteki”nin gözünde yabancılaşır.Ne yapmalı? Satre çözümü Marksizm de görür. İnsanları tek tek durduracağına, onları dünyayı ortak algılamaya götürecek guruplara ayır. Böylelikle insanları kardeşin gibi görebilir ve kendini sınıf kimliğinle tanımlayabilirsin.”
“Örneğin masada bir sürahi var. Ancak o var olmadan önce düşünülmüş, belki onu yapan insan tarafından bir kağıt üzerine çizilmiştir. O, özel olarak içine su konulması için tasarlanmıştır. Bir örneğe göre ve bir amaç için kullanılmak üzere yapılmış olan bu sürahi bir kavram, bir fikir, başka deyişle bir varoluş olmadan önce bir öz olmuştur. Ama ben, insan, çok basit olarak sadece varım. Benim kişiliğim önceden ve belli bir amaçla çizilmiş bir örneğe göre yapılmamıştır. insan söz konusu olduğunda varoluş özden önce gelir.”
“Ben, şu kol saatine sahibim, ama şu bedenim veya şu bilincim. Saatimin bozulması saatçinin tekniğinin çözebileceği nesnel bir problemdir, ama kendimi suçladığım bir yanlış, bir problem değildir, varoluşsal bir sırdır.”
“Sartre 1945 yılında şunları söylemekteydi: "Hiçbir zaman Alman işgali altında olduğumuz zamanki kadar özgür olmadık." Paradoks ancak görünüştedir, çünkü bir durum ne kadar zor, trajikse, ne kadar bizi zorlarsa, yapacağımız seçim o kadar acildir. Durumlara anlamlarını veren şey, benim bir varolan olarak kararlarımdır. Dünya benim özgürlüğümün aynasından başka bir şey değildir. Sartre’ın aşkınlık dediği şey, geleceğe ilişkin bir tasarıyla şu andaki bir durumun aşılmasıdır.”
“Var olmak, kendisine mühlet verilmiş olma, geleceğimi yeni bir yöne çevirme ve böylece geçmişimi değiştirme ve onu kurtarma imkanına sahip olmamdır. Özgürlüğüm ancak ölümümle sona ermektedir. Var olmaktan kesildiğim anda hayatım, varlık ve öz olmaktadır. O artık tümüyle geçmiştedir, artık kader haline dönüşmüştür. Varoluşum bundan böyle verilmiş bir şey gibi anlatabileceğim, betimleyebileceğim donmuş, belirli, kapalı varlık haline dönüşmüştür.”
“Varlık, geçmiş varoluştur. Hegel daha önce olağanüstü bir söz söylemişti: "Wesen ist was gewesen ist": Varlık, var olmuş olandır. Böylece cehennemde olan Kapalı Oturum’un kahramanlarının artık geçmiş hayatları üzerinde hiçbir güçleri yoktur. Onlardan biri şöyle bir cümle -varoluşçuluğun ünlü cümlelerinden biri- sarf eder: "Sen hayatından başka bir şey değilsin." Var olduğum (ve her an hayatımı değiştirme gücüne sahip olduğum bir zamanda özgürlüğümü dile getiren, öldüğüm zaman ise özümü ve kaderimi ifade eden bir cümle. Hayatım o andan itibaren artık varlık haline gelmek üzere varoluş olmaktan çıkmıştır. O, benden sonra yaşayanlar için artık tamamen bitmiş bir hikayeden başka bir şey değildir. "Ölmek, yaşayanlara yem olmaktır."”
“Üzgün olduğumun bilincinde olmam ne demektir? Bu üzüntümü benim uzağımda bulunan bir nesne gibi ortaya koymam demektir. Bir başkasını görür gibi yerimde duramadığımı, kıvrandığımı görmem, ağladığımı işitmem demektir. Üzüntüsünün bilincine varan ben, artık üzüntülü olan benin tamamen aynı değildir. "Kendisi için" olmak, bilinçli olmak demek, artık tam olarak kendisiyle bir düşmemek, kendini hiçbir zaman bir şey olmamaya mahkum bir varlık olarak görmek demektir.”
“Varlığa sahip olmamız (şeyler, nesneler gibi) ne isek o olmamızdır. Varoluşa sahip olmamız ise her zaman ne değilsek o olmamızdır, ne isek o olmamamızdır. Ben ancak zihnimde, ne isem oyum. Gerçekte her zaman niyetim kötü olmaksızın ciddiye alamayacağım rolümü aşarım. Çünkü bu rol benim olmadığım, oynadığım bir roldür.”
“ Sartre’ın "alçak" dediği (O, böylece argo bir kelimeye felsefi bir anlam kazandırır) insan, tam da varoluşa sahip olduğunu unutan ve "özsel" bir üstünlüğe sahip olduğunu zanneden "tıkabasa varlıkla dolu" bir insandır. Son derece kötü niyetle insan doğa bakımından erkeğin kadından üstün olduğunu, namuslu insanın serseriden başka bir öze sahip olduğunu, beyazların siyahlara hakim olmak için yaratılmış olduğunu ilan edebilir.”
“ Yahudi Sorunu Üzerine Düşünceler’ de Sartre, Yahudileri, Yahudi düşmanlarının zihinlerinde buldukları geleneksel ve efsanevi imgeden kendilerini kurtarmaya davet eder. "Yahudi özü" diye bir şey yoktur ve diğer halklar gibi Yahudiler de varoluşlarını kazanmak zorundadırlar.”
“Nasıl ki "özü gereği" namuslu insanlar yoksa, "özü gereği " hırsız veya serseriler de yoktur.”
“ Bilinçli varolanlar olduğumuz için insani varlığın özü yoktur. Bilinç her veriyi nesne olarak koyduğu, onu aştığı veya Sartre’ın dediği gibi hiçliğe dönüştürdüğü için bilinçli varolan, varlığın zıddıdır.”
“Sartre’ın "hiçlik" dediği, bilincin bir özelliği olan bu, insanın kendisiyle veya bir durumla bir düşmemesi, kendisinden sürekli olarak ayrı olması olgusudur. Bilincim nesne olarak koyduğu ve aştığı bu benin özelliklerini "hiçleştirir". O halde ben her zaman bu hiçle, bilincin göstergesi olan bu "hiçlik"le kendimden ayrıyım. Sartre burada (kantçı veya descartesçı biçimi altında) geleneksel üniversite idealizmiyle, yani düşünülen şeyin düşünen özneye göreli olduğu ve bilincin önce geldiği görüşüyle buluşmaktadır. Burada, "Bilinç her şeyin üzerine yükselen gurur ve her şeyi düşüncenin bir varlığı kılan inkardır" diyen Alain’den fazla uzakta değiliz.”
“Kafamdaki yüz dolarlık bir servet fikrinden cebimde bu yüz doların var olduğunu çıkaramam.”
“Sartre a göre yaşam insanın tek başına kendi toplumsal boyutunu keşfetmesidir.”
“Varoluş var olma değildir sadece. Bitkiler ve hayvanlar da vardırlar ama var olduğunun farkında olan tek yaratık insandır.”
“ İçinde bulunduğu ve anlam katmaya çalıştığı bu dünyada yaşarken insan bu varoluş tuzağına yakalanmıştır . İnsan düzen arar ama dünya bu düzeni veremeyecek kadar rastlantısaldır . İşte o zaman varoluş bir hastalık halini alır. İnsanın durumu trajik ve saçmadır.”
“Dış ile ilişkilerini yitirmiş bazı nesneler , bilinçsiz olarak bir durum içine kilitlidirler.Bir şeyin kendindeki varoluş durumudur anlatılan.İnsan kendi varlığını özgürce seçer.Dünyayı algılama anlama biçimimizde özgürüz. Ve sonuçlarından da kaçamayız. Kararlarımızın sonuçlarından da sorumluyuz.”
“Varoluş nedir? diye sorulsaydı,özlerini değişime uğratmadan nesnelere dıştan eklenen boş bir biçimdir derdim.”
“Bir yığın tedirgin kendinden sıkılmış varolandan başka bir şey değildik”
“İnsanların küçücük renkli dünyasında bir olay,ancak bir başka gerçeğe göre saçmadır; yani kendisine eşlik eden durum ve koşullara göre saçmadır. Örneğin bir delinin konuşması deliliğine göre değil içinde bulunduğu durum bakımından saçmadır.”
“Varolmak burada olmaktır sadece,varolanlar ortaya çıkar onlara rastlanabilir ama hiçbir zaman çıkarsayamayız onları.Bunu anlamış kimselerin olduğunu sanıyorum.ama onlar kendi kendinin ndeni olan zorunlu bir varlık uydurarak bu olumsallığı aşmaya çalışmışlardı.Oysa hiçbir zorunlu varlık varoluşu açıklayamaz.Çünkü olumsuzluk bir sahte görünüş,ortadan kaybolabilecek bir dış görünüş değildir; mutlak olanın kendisidir,bu yüzden yetkin bir temelsizliktir.Şu bahçe,şu kent,ben kendim,her şey temelsiz ve nedensizdir.Bunun farkına vardığınız zaman yüreğiniz bulanır.”
“Varoluş uzaktan uzağa düşünülebilecek bir şey değildir.Sizi birden kaplaması,üzerinizde duraksaması, kıpırdamaz koca bir hayvan gibi yüreğinizin üstüne çökmesi gerekir…ya da hiçbir şey yoktur artık.”
“Hareket dediğimiz şey de yok; hareket ,geçişlerden ,iki varoluş arasındaki aracılardan,güçsüz anlardan başka bir şey değil”
“Varoluş bellekten yoksundur,kaybolmuşlarla ilgili tek bir anısı bile yoktur”
“Birbirinin eşi bunca ağaç neye yarar ki? Bunca boşa gitmiş ve inatla yeniden başlayarak yine boşa gitmiş bunca varolan niye?”
“Yorgun ve yaşlı; istemeye istemeye varolmaya devam ediyorlardı.Çünkü ölmek için yeterince güçlü değillerdi,çünkü ölüm onlara dışarıdan gelebilirdi.Ölümlerini, bir iç zorunluluk gibi kendilerinde sevinçle taşıyan melodilerdir.Ama melodi varoluşan bir şey değildir.Varolan her şey nedensiz ortaya çıkar,zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rastgele ölür.”
“ Varoluş insanın sıyrılamadığı bir doluluktur.”
“Şu akan kurtçuğun varolmaklığı için hiçbir neden yoktu kuşkusuz.Ama varolmamış olması da olanaklı değildi.Düşünülemez bir şey bu: Hiçliği tasarlamak için önceden burada,dünyanın ortasında gözler faltaşı gibi açılmış canlı olarak bulunmak gerekiyordu;hiçlik benim kafamda bir düşünceydi sadece,bu sınırsızlık içinde salınıp duran bir düşünce.Bir hiçlik bir varoluştan önce gelmemişti,o da ötekiler gibi bir varoluştu ve bir çoğundan sonra ortaya çıkmıştı.”

Melih Anık

Kaynak

http://tr.wikipedia.org/wiki/Jean-Paul_Sartre
http://dusundurensozler.blogspot.com/2009/12/varolus-1.html
Bulantı- J.P.Sartre- Çeviren: Selahattin Hilav-Can Yayınları
Ayşenaz Koş - Boğaziçi University 2004- “An Analytical Study on the Migration of Sartrean Existentialism into Turkey through Translation” - tez çalışması-

Yorumlar

  1. Ben felsefeyi severim; beni benden öte taşıdığı, tanıtığı için:))

    Selamlar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri