Küba’da Kartpostal Bekleyen Yaşlı Kadın

Trinidad , Küba’nin en güzel şehirlerinden biri.
Birbirini dik kesen sokakların iki yanında sıralanmış tek katlı evleri rengarenk boyalı.Camsız pencereler, demir parmaklıklar ve tahta panjurlarla kapatılıyor. Güneşin doğuşu ile birlikte kapılar ve tahta panjurlar açılıyor, kapı önlerinde oturan insanlar sokağa can veriyor. Evlerin gün boyu açık kalacak kapı ve pencerelerinden dışarı hayatın nefesi , sesleri , renkleri saçılıyor. Sokak , evlerden aldığı nefes ile bir nabız gibi atmaya başlıyor.
Aksam saatlerinde sokakların derinliklerinden yankılanan müzik sesleri sizi çağırıyor. O seslerin peşine düşüp sokaklarda kendinizi kaybediyorsunuz(arıyorsunuz?).
O sokaklarda yürürken bir kapının önünde duran yaşlı bir kadın bizi evine davet etti. Biz İngilizceye benzerse İspanyolca anlayabiliyoruz ancak ama yaşlı kadınla “gönül dili”yle anlaşıyoruz.
Biraz da çekinerek giriyoruz eve.
Yer, tipik Küba evlerindeki gibi desenli ve renkli taşlarla kaplı. Tertemiz. Yer ve duvarlar rengarenk ve pırıl pırıl.
Duvarlarında Hz.İsa resimleri ,ikonalar asılı. Bir duvarın önünde şamdanların üzerine mumlar ve çiçeklerden bir köşe yapılmış.
Odayı döşeyen mobilyalar eski. Birkaç koltuk bir komodin ve odanın nerdeyse üçte birini kapsayan masa.
Yaşlı kadın, elimizden tutarak evini dolaştırıyor. Biz onun peşinde küçük adımlarını izliyoruz.
Kocası ölmüş. Yaşlı kadın kızı ve torunu ile bu evde yaşıyor. Bize ısrarla siestadaki kızı ve torununun yatmakta olduğu odayı göstermek istiyor.Küçük bir odayı dolduran yatağa sarmaş dolaş yatmış 6-7 yaşlarında bir kız çocuğu ile annesini uyandırmaktan korkarak göz atıyoruz odaya.
Yaşlı kadın bizi salondaki masaya götürüyor. Asıl göstermek istedikleri masada.
Bir örtü ile özenli bir şekilde örtülmüş masanın üzerinde dikkatimizi çeken ilk şey bir resim çerçevesi. Kadın o resimdeki gelinlik giymiş genç kadının kendisi olduğunu anlatıyor. Kadının yanında duran adam da kocası doğal olarak. Yaşlı kadın sol elinin yüzük parmağını göstererek anlatıyor gene de. Resimdeki ve yanımızdaki kadına tekrar tekrar bakıyoruz. Kadının gözleri ışıl ışıl. Saçları bembeyaz.
Masanın üstünde onlarca posta kartı var. Dünyanın değişik ülkelerinden yaşlı kadına gönderilmiş. Yaşlı kadın o posta kartlarını belli bir düzen içinde masanın üstüne yaymış.
Dünyanın değişik köşelerinden gelen karpostallara bakıyoruz. Yaşlı kadına hitaben yazılanlar nerdeyse tüm dünya dillerinde.
Yaşlı kadın tüm hayatı boyunca ülkesinden dışarı çık/a/mamış. Bu kartlarla dünyayı hayalinde dolaştığını anlatıyor bize. Yazılanların çoğunun dilini bilmiyor ama anlıyor.
Bizim onu anladığımız gibi. Tanıdık gelen İspanyolca kelimeleri gönlümüzün dili ile sarıp ellerindeki sıcaklığı hissederek onun ne dediğini anlıyoruz.
Adresini yazıyor bir kağıda . Bizden istediği bir kartpostal.

........................

Dünyanın bir yerlerinde kartpostal bekleyenler var.

Melih Anık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri