Salaklığımın(?) Anıtı: Yeşilyurt Köyü'ndeki Ev
Kaç yılıydı? Fügen'le Yeşilyurt Köyü'ne ilk gittiğimiz tarihi
düşünüyoruz. Allahtan benim günlüklerim var. Onların içinden çıkmak da mesele
ya. Anılarımı farklı görünüşü olan defterlerde tuttum. İçgüdüsel olarak hangi defterin hangi
döneme denk geldiğini kabaca çıkarabiliyorum. Şansım da yaver gidiyor ve açtığım dördüncü defterde
buluyorum tarihi ve tuttuğum kısa notu:
'1 Ocak 2003
Hasan boğuldu-Sütüven Şelalesi-Yeşilyurt- Yağmurlu
bir hava'
Evet o yıl yılbaşını Tahtakuşlar Köyü'nde ufak bir çiftlik evinde karşılamıştık. Yeni yılın ilk günü de çevreyi dolaştık.
Şişli'den Caddebostan'a taşınırken fotoğraf arşivini
elden geçirdik. Pek çok fotoğrafı attık.
O eski zamanlarda digital fotoğraf yok. Filme çekiyoruz ve bir fotoğrafçıya
filmleri veriyoruz. O banyo yapıyor ve basıyor. Yeşilyurt'a ait fotoğraflar da
o türden. Onları atmış mıydım acaba? Sanmıyorum. Bende önemli bir anısı var.
İyi de o gün çektiğim fotoğraflar nerede? İki gece aramadan sonra buluyorum onları. Şimdi
hikâyeyi yazmaya geldi sıra.
Aradan 15 yıl geçmiş. İkibinlerde Yeşilyurt Köyü yeni
keşfediliyor. Her tarafta yıkık taş evler var. Hatta biz biraz geç bile kalmış olabiliriz.
Tayfun Talipoğlu henüz Bam Teli Konağı'nı açmamış ve Yeşilyurt belgeselini yapmamış.
Meydandan yukarılara giden ilk yokuşun hemen
karşısında bir ev görüyoruz. Kapısında 'Satılık' levhası var. Taş ev. Giriş serbest. İçeri girip dolaşıyoruz. Zaten iç dış bir. Ev harabe.Çok küçük bir ev. Ama biz de büyük ev aramıyoruz
zaten. Evin içindeki çivit rengi boyanmış duvarlar içimizi açıyor. Dolapları da tutarız yerinde. Tavandaki ahşaba dokunmayız. Burasını elden geçirip arada bir
şehirden kaçarak sade bir huzura koşmak istiyoruz. Çevrenin bu kadar kısa
sürede değişeceğini, 'modernleşeceğini'(!) düşünmüyoruz o sırada. Oysa yıllar
geçtikçe böyle eski zaman köylerinin hızla işgal edildiğini, yerel halkın malını satıp
oralardan kaçtığını, köyün şehirleştiğini(!) öğreniyoruz. Yerli halk ile oturup
sohbet edeceğiniz, başka dünyalara gireceğiniz köy kahvelerinin kaybolduğunu
anlıyoruz hüzünle. Köylü başka yerlere taşınırken modernleşiyor(!) Eski yaşamından kalanlar bir nesil sonra yok oluyor.
Satış ilanındaki telefonu arıyoruz. Karşımıza çıkan kişi İstanbul'da. Biz 20 milyar lira veriyoruz o 22 milyar lira istiyor. Dolar
1495000 lira. Ev 13000 dolar yâni. Üstüne 6-7 bin dolar daha harcamak gerek. 20
bin dolara gelecek. Belki de daha fazla. Bizim için büyük para. İstanbul'a dönünce bir
daha konuşalım.(.mı?) Geçen günler içinde yeniden gözden geçiriyoruz kararı.
Yılda kaç gün gideriz ki? Bu parayı vermeye değer mi? Evi alacağız, restore
edeceğiz ve arada bir gidip oturacağız. Restore edeceğiz derken olduğu gibi
tutacağız. Olduğu yerde olduğu kadar. Sağlam bir ev yapacağız. Öyle bir saray
yapma düşüncemiz yok. Hem burası eski ve tarihi bir köy. Bizim topluma karşı da
sorumluluklarımız var. Buraları korumalı ve yaşatmalıyız. Kendi elimizle yok
edemeyiz. Biz yaşanmışlığa konuk olmak istiyoruz çünkü. Basit ve sadelik
istiyoruz. Genciz, çevrede hastane falan var mı
düşünmüyoruz. Pazar alış verişi bir türlü halledilir. Şömine ile ısınırız.
Odunu buluruz bir yerlerden. Külü atarız. Gücümüz kuvvetimiz yerinde. İlkbaharı karşılamak da güzel olur
oralarda. İklim daha mülayim. Bahçede bir ağaç var. Ona katiyen dokunulmayacak.
Aklımıza ticaret gelmiyor hiç. Al at
kenara. Beklet. Zamanı gelir satarsın. 'Hünerli' biri çıkar imar affı, imar izni
falan derken evi saray yapar. 15 yıl sonra 250 bin dolar ister belki daha da
çok. 15 yılda 20 bin dolar faizle falan on- onbeş katına çıkar mı? Çıkmaz.
Biz vazgeçiyoruz. Salaklığımın anıtı olarak o ev orada duruyor. Saray yapmışlar. Tüm imar haklarını kullanmışlar hatta imar affına da metrekare saklamışlar. Ticari açıdan başarılı ama ev ruhunu yitirmiş. Ölmüş yâni. Ağacı da kesmişler. Sadece o ev mi? Yeşilyurt Köyü(!) değişime uğramış. Sanki sayısız yüz germe operasyonundan çıktığı için ağzı burnu yerinden kaymış gözleri gereksiz bir hayretle bakan bir surata dönmüş. Suratsızlaşmış yâni. Ben aynaya baktım. Suratım yerinde. Özel ve iş hayatımda aynı yolu tuttum ben. Ben hâlimden memnunum.
Biz vazgeçiyoruz. Salaklığımın anıtı olarak o ev orada duruyor. Saray yapmışlar. Tüm imar haklarını kullanmışlar hatta imar affına da metrekare saklamışlar. Ticari açıdan başarılı ama ev ruhunu yitirmiş. Ölmüş yâni. Ağacı da kesmişler. Sadece o ev mi? Yeşilyurt Köyü(!) değişime uğramış. Sanki sayısız yüz germe operasyonundan çıktığı için ağzı burnu yerinden kaymış gözleri gereksiz bir hayretle bakan bir surata dönmüş. Suratsızlaşmış yâni. Ben aynaya baktım. Suratım yerinde. Özel ve iş hayatımda aynı yolu tuttum ben. Ben hâlimden memnunum.
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder