Bizde Crown Gibi Bir Dizi Neden Yapılmaz?
Crown dizisini izledim.Çok beğendim. Seyrederken ister
istemez bizim tarihi dizilerimiz, oyunlarımız aklıma geldi. IV.Murat, Alemdar,
Fatih, Kösem ve tabi ki Atatürk ve
dönemi hakkında oyunlar yazıldı, filmler, diziler çekildi ama hiç biri Crown
dizisinin düzeyine ulaşamadı. Neden diye sordum kendime? Bu yazıyı
düşüncelerimi paylaşmak için yazdım.
Türkiye'de diziler
sanırım Latin Amerika dizileri ile yarışıyor, Arap ülkelerinde
beğeniliyor. Yapımcıların esas hedefi de
bu coğrafya. Tabi ki Türk dizi seyircisini okşamak istiyor. Bu amaç bilinçli
bir seçim mi yoksa beğeni düzeyleri ve kapasiteleri mi bu seviyede? Bence düzey bu seviyede! Daha iyisini hayal
edebilseler kapasite arttırılabilir ancak arttırılamayan tek kapasite bilgi ve
estetik ile ilgili. Yoksa oyuncu var, kameraman var, yönetmen bulunabilir.
Mekân bulmakta zorlanabilirler. Zira muhafazakar bir millet olan benim ülkemin
yurttaşları muhafaza etmeyi bilmediği için yıkıp geçmiş, yakıp geçiyor. Tam bir
talan düzeni hâkim . Ama elde hâlâ olanlar yeterince değerlendiriliyor mu? Hayır.
Peki asıl neden ne?
Crown dizisinde yer alan tarihi şahsiyetleri araştırdım.
Çoğu anılarını yazmış. Kraliyet Ailesinin tarih kayıtları da iyi. Yâni senaryo yazmak
için yeterince birikim var. Senaryo yazma tekniği de arkasında sağlam duran bir
edebiyat geleneğinden besleniyor. Shakespeare'in ülkesi! Ama çok daha önemlisi
ülke tarihi ile barışık: tarih ile savaşmıyor: tarihi kendi dönemi içinde
değerlendirmesini biliyor. Tarih ile yüzleşmesini bitirmiş. Tarihi kişilere
nefret ile bakmıyor. Eleştiri sanat olmuş.Eleştirinin düşmanlık olmadığı
anlaşılmış. Özünde özgür düşünceye saygı var. İşte geldik hassas noktaya. Bizde
bu olmadığı için bizim oyunlarımız, filmlerimiz, dizilerimiz hamasete batmış.
Her tarihi kişi kahraman olmak zorunda bizde. Yanlış yapma şansı yok. Aklıma
hemen Mustafa filmi geliyor. Atatürk'ü gizliden küçülten film hani. Ayarı
olmayan bir film. Nefretten beslenen gizli gündemi olan bir film. Övermiş gibi
yapıp aslında başka hedeflere nişan alan film. Turan Oflazoğlu oyunları da hamaset
kokar. İsmet Bozdağ'ın taraflı olduğu açıktır. Murat Bardakçı son Osmanlı
sayılabilir. Tanımış olduğu saray kadınlarından feyz almış gibidir. Bardakçı'nın
programdaki yamağı olan Erhan
Afyoncu'nun ise yeni görevi onun tarafını ortaya koymuştur kanımca. Mustafa Armağan tarihçi olmayan tarihçidir,
hesaplaşma peşindedir. Yavuz Bahadıroğlu sağın tarih ile hesaplaşma görevini
üstlenmiş bir başka yazarıdır. Kadir Mısırlıoğlu'nu tarihçi saymak mümkün mü?
İskender Pala ise bence Divan Edebiyatı ile uğraşsa daha iyi olur. Halil
İnalcık Hoca, kendisinden yeterince yararlanılmamış bir tarihçi. Sinan Meydan
fazla politize. Tarihin yeni dönemler yaşandıkça yeniden yazıldığı dikkate
alınırsa Mehmet Fuat Köprülü'nün daha
yaşasaydı neler yazacağını bilmiyoruz. Osmanlı Tarihi'nin kapsamlı
yazarlarından olan İsmail Hakkı Uzunçarşılı
ve Enver Ziya Karal son döneme göre
ansiklopedik bilgi kaynağı olarak kaldı. Kemal Tahir bu konuda benim aklıma
en çok yatan yazarlardan biri ama biliyorsunuz onun eserinden yapılan filmi yaktılar.
Bana bu konuda en yakın gelen Attila İlhan'dır. Edebiyat dilini sevdiğim için
belki de. Ama Attila İlhan'ı diğerlerinden ayıran en önemli özellik, tarih
bilincidir ve nesnelliğidir. Dikkat
ederseniz tüm bu yazarların ortak bir
noktası yok. Ortak nokta dediğim aynı şeyi düşünsünler demek değildir. Tarihe
bakış yöntemi olarak birlikten bahsediyorum. Oysa hepsi birbirine karşı köşedir. Biz de tarihe Evliya Çelebi benzeri seyyah
gibi bakıyoruz. Ona bakarsanız benim seyahat anılarım da tarihtir. Ama onlardan
dizi, film, oyun çıkmaz.
Crown'u seyrederken beni hatırlayın. Seyrettikten sonra
düşüncelerinizi paylaşırsanız tarihe ufacık bir katkımız olur.
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder