Süha Uygur'un İBBŞT GSY Olması Üzerine Düşündüklerim
Süha Uygur'un İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatroları'na Genel Sanat Yönetmeni olarak atanması sanıyorum ki pek çok insan
için sürpriz olmuştur. Erhan Yazıcıoğlu'nun istifa kararının bu defa kesin
olduğunun anlaşılmasından sonra kurum içinde yeni Genel Sanat Yönetmeni için
bir takım isimlerin adaylıkları konuşulur olmuştu. Adayların tümü kurum
içindendi. Bu da kurum dışından bir GSY beklentisinin olmadığını gösteriyordu.
Öyle inanıyorum ki Süha Uygur'un ismini aklına getiren de olmamıştır. Kimisi tanımadığından
kimisi konduramadığından kimisi yakıştıramadığından Süha Uygur ismini telaffuz
etmemiştir. Kendisini tanımadığım için benim için de şaşırtıcı bir isim
oldu.
Son bir yıl içinde Behzat Uygur'u ve Süheyl Uygur'u
tanıdım, sohbet ettik. Onların şahsında 'baba'nın insani ve tiyatral
mirasının emin ellerde olduğunu hissettim. Sahneden, perdeden tanıdığım
Nejat Uygur 'rol' değildi, şimdi karşımda aynı samimiyetle duruyordu.
Necla Hanım, Behzat Uygur ve Süheyl Uygur'un yer aldığı aile
fotoğrafından edindiğim izlenim, bu duygunun ailenin diğer fertlerini de içine
alacak kadar güçlü olduğu yolunda. Bu nedenle kendisiyle tanışmamış olmama
rağmen Süha Uygur'un ailenin geleneksel çizgisinin dışında kalmayacağını
düşünüyorum. Süha Uygur'un GSY olarak atanmasına bu açıdan baktığımda ben başka
bir tablo görüyorum. İBB Yönetimi Süha Uygur ataması ile İBBŞT yönetim
anlayışında farklı bir anlayışı tercih ettiğini gösteriyor bana göre. Bu
anlayışın temelinde Nejat Uygur ruhu vardır. Nejat Uygur, hayatının son ânına
kadar farklı siyasi görüşlerde olan politikacıların değer verdiği bir
tiyatrocudur. Onun gücü, halk ile kurduğu sıkı bağdan gelir. Gücünü halktan
alır. Eleştirisi iğnelidir ama batmaz. Öte yandan Süha Uygur atamasıyla kurumda
modern-geleneksel bir karma anlayışın hâkim kılınmak istendiğini; mevcut kemikleşmeyi
eritmeye teşebbüs edildiğini görüyorum. İBB
Yönetimi, ayrıca kurum içi kliklerin dışında bir ismi göreve getirerek
içerideki çekişme ve çekiştirmelerin farkında olduğunu gösteriyor. Bu atama,
geçen yaz Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'ni dolduran Marko Paşa'nın başarısını
çekemeyenlere, 'özel tiyatroya bu sahne nasıl verilir?' diye kurum içinde
tedirgin olanlara, dedikodu yapanlara; Cibali Karakolu'nu sahneleyip Nejat
Uygur'u hatırlamak istemeyenlere de bir cevap sayılabilir. İBB Yönetiminin çok
incelikli bir iş yaptığını kabul etmemiz gerekir.
Ancak bir kişinin
atanmasıyla tüm sorunların çözülebilmesini beklemek hayâlcilik olur. Zira İBBŞT'nın
nasıl bir iğneli fıçı olduğunu bilmeyen kalmadı sanırım. Bu yüzden Süha
Uygur'un işinin kolay olacağını düşünmüyorum. Daha şimdiden Süha Uygur'un
yönettiği oyun isimleri (ki onlar Nejat Uygur oyunları) ile veryansına
başlayanlar var. Erhan Yazıcıoğlu'nun görevi süresince kırdığı potlara
seslerini çıkarmışlar mıydı?(Hayır) Nejat Uygur'un mirasının Süha Uygur'un yolunu
aydınlatacağına inanıyorum. Bu ışığın Türk Tiyatrosu için bir meş'ale olması
dileğimdir. Zira bu ışıkta temiz bir insan ve tiyatro sevgisi ve saygısı var.
İBB Yönetimi kurum çalışanlarını ilgilendiren sorunların çözümünü bir an önce gerçekleştirirse yeni atadığı GSY'nin elini güçlendirir, işini kolaylaştır. Biz de üst yönetimin kurumun gerçek emekçileri ile uğraşma amacının olmadığını anlamış oluruz. İki ara bir yerde kalan tüm kadronun işini gönül rahatlığıyla yapmasından tiyatro kazanır. Süha Uygur'u bulan bir yönetim eminim ki bu konuda üstüne düşeni yapacaktır.
İstanbul, 100 yıllık kurumun lâyık olduğu gibi yönetilmesini istiyor. Biz iyi tiyatro istiyoruz.
Melih Anık
Tiyatronun sanat olması adına verdiğiniz estetik savaşım için sizi kutluyorum...
YanıtlaSilHilmi Bulunmaz