Tiyatro ve Futbol

Türkiye hiç bir alanda dünyanın en iyisi değil. Sanatta, edebiyatta sporda ve diğer bir alan yok ki işte bu konuda biz ilk ondayız diyemiyoruz. Edebiyat özel alan ve dile dayalı olduğundan bu alan karşılaştırma dışı bırakılabilir. Kaldı ki Nobel almış bir yazarımız var. Ama Orhan Pamuk'un aldığı Nobel de beni tatmin etmiyor. Nobel Ödüllerini de hesaplı buluyorum.

Aklımdaki asıl soru şu: dünyada yeri olmayan bir dalı örneğin tiyatroyu meslek edinmiş bir insan ne hisseder ve düşünür? Dünyayı bilmiyorsa sorun yok. Cehalet insana huzur verir. O zaman yaptığın her şey sana dünyanın en önemli şeyi gibi gelir. Hele seyircin dünyayı bilmiyorsa sen göklere de çıkarılabilirsin. Sen ve seyircin bilmiyorsa gene de bu durum bağışlanabilir. Ama o durumda da senin bilmediğini bilmen gerekir en azından kendinden kuşkuya düşmelisin. Düşmüyorsan durum vahim demektir. Sen durumunun farkındasın ama seyircinin farkında olmadığını biliyorsan o zaman sen cinlik yapmaya açık bir ortamdasın demektir. O noktada iş sütüne kalır. Senin dışındakileri hain, düşman ilân etmeye hazır bir toprak vardır vardır kafanın içinde tohum toprağını bulur. Senin seyirciyi kandırmakta olduğunu, taklitçilik ve aktarmacılık yaptığın dışarıdan görünür. Hele bir de bir post kapmışsan seni alkışlayan da çok olur. Ayakların yerden kesilir balon gibi yükselmeye başlarsın. Ben yaptığım meslekte dünyadaki yersizliğimi fark ettiğimde hayat bana zor gelir. Bundan hiç de gocunmam, övgülere rağmen kendimi bilirim. Kendimi daha iyi yapmak için çabalarım. Tiyatro eleştirmenliği benim mesleğim değil onda bile daha iyilerini araştırmaya okumaya ve öğrenmeye çalışıyorum.
Futbolda iki örnek vereyim:İzlanda ve Liehtenstein.. Liehtenstein'lı oyuncu sahaya yenileceğini bilerek mi çıkar? Nasıl bir ruh hâlindedir merak ederim. Sanıyorum kafa yapıları bunu dert etmeyecek yapıda. Onlar spor olsun diye yapıyor. İzlanda son grup karşılaşmalarında kör talihini yendi ve aynı grupta olan Hollanda ve Türkiye'nin üzerine çıktı. Birincisi dünya devi ikincisi ise mâlum. Ne olduğunu anlamak için futbol âlemine şöyle bir bakmak yeter. Başarılı olmayacağı bilinen bir alanda bu kadar para harcamak sanırım kapitalizmin bir oyunu. İzlanda'nın futbolda Japonya'nın yüzmede yaptıkları atılımlar dikkate değer. Japonya'da Suzuki, İzlanda'da Vala Thosdottir var.  
Tiyatromuz da futbolun seviyesinden payını almakta. Daha doğrusu sanatı (ve tiyatrosu) dünyada yer edinmeyen bir ülkenin her şeyi aynı gerilikte olur.
Melih Anık    

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri