Bir Pazar Günü Daha: 7 Haziran 2015 - Bölüm 2

Ben ufak camileri severim. İşte bu bana sıcak gelen bir mescit. Eyüp yolunda bu boyutta pek çok cami ile karşılaşacağımı biliyorum. 


Ama cami avlusuna girince zevksizlik yüzünüze vuruyor. İşte kadın cemaat için yapılmış derme çatma bir mekân:


Erkek cemaatin girişi de zevksizlikle kapatılmış. Ortadaki Roman başlıklı sütuna dikkat isterim.


Muhafazakârlığın en güzel sanat eserlerini vermiş olan dini estetiğin zamanla böyle çirkinleştirilmesi insanın içini acıtıyor. 

Bu caminin içinde beni şaşırtan bir şey oluyor. Tepeme bir şey düşüyor. Düşen bir dut tanesi. Sonra bir tane daha bir tane daha.. Avluda bir dut ağacı var. Sanki bana hoş geldin diyor dut ağacı.. Yerden alıyor ve kahvaltımı dut ile yapıyorum. 


Kenarda bir öbek dut var..Çöp olmuş dutlara acıyorum.


Caminin dışına çıktığımda bir baba kızıyla gözüme çarpıyor. 


Onlar camiyi dışardan çektiğim fotoğrafın bir köşesinde imişler, fark etmemişim. Soruyorum. Suriyeli imiş..Bebeğin bir kulağında mavi taşlı bir küpe var.


Milyonlarca hikâyeden biri. İçim bir tuhaf oluyor. Yoluma devam ediyorum. Önüme bir 'mabed'(!) çıkıyor:



MAbedin hemen elli metre ötesinde çöplük..


Deniz de pis..


Sahilde bir köpek ağaca bağlı, sahibi geriniyor. 


Gecenin artıkları ortalarda..


Bu da bir umudun fotoğrafı.. Beşiktaş formalı bir Afrikalı sezona hazırlanıyor..

Belediyelerin halka hazırladığı spor alanında kimseler yok. Buradan çıkmış olimpiyat şampiyonu da yok ve olmayacak.


Melih Anık

(devam edecek)


Yorumlar

  1. Merhaba,

    İslâm, yedek lastik olarak algılanmasa, din konusu lastik gibi uzayacağına, gereksinim duyanlara estetik bilinç (de) aşılar...

    Bulunmaz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Muhsin Ertuğrul ve de '.....çü'ler

Haldun Taner’in "Keşanlı Ali"si

Türk Tiyatrosu’nun Meseleleri