Türk Telekom’un Kopan Hatları ve İnsanın Değeri
Ülkemize kentsel dolaşım geldi. Dolaşa dolaşa sokaklarda
yıkılacak ev arıyor. Pek de becerikli maşallah hemen buluyor, altı katlı bir
binayı bir sene içinde yıkıyor, yapıyor. Ellerine sağlık kentsel dolaşım. Bizim
çevremizde de dolaşmaya başladı. Sokağımızın başındaki evi yıkmaya başladı. Ben
bu satırları o sırada yazıyorum. Bizim evin temelleri sarsılıyor katlar birbiri
üstüne göçtükçe. Kepçenin acelesi var, dalıyor oraya buraya. Kabloların,
boruların gözünün yaşına bakmıyor.
Bu sabah kalktım sokağa baktım Türk Telekom aracı gelmiş,
iki yetkili, kepçenin altında kalmış hattı çıkarmaya çalışıyorlar. Felaket
büyük, tüm mahallenin hattı kopuk. Sanırım bu kez ‘arıza ev içinde’ mesajı
gelmeyecek.
Ama bu olay nedeniyle bildiğim bir gerçeği paylaşmak
istedim. İnşaat mühendisi olduğum için mesleğimle de ilgili. Bir yerde kazı
yapacaksanız çeşitli mercilerden izin alırsınız. Onlar da sizden gereken
tedbirleri almanızı isterler, onlar kontrol etmeden kazıya başlayamazsınız.
Amaç sistemin kazı nedeniyle kesintiye uğramadan sürmesidir. Yâni kanun, yasa
her neyse idarî olarak yapılması gereken düşünülmüştür. Gel gör ki uygulama
öyle olmaz. Kazı başladı mı bir yerlerden sular fışkırır, pis su hatları
tıkanır, gaz kokusu gelir, elektrik kesilir. Bizim durumumuzda şimdilik telefon
hatları kesildi. Ötekiler bir yerlerde sırasını bekliyordur. Mahallenin alt
yapısını biliyorum. Bizim sokaktaki meselâ elektrik hatları sık sık kopmaktan neredeyse
her on metrede bir eklidir. Geçenlerde sokağı asfaltlayıp gittiler, bir ay
sonra pis su hatları tıkandı. Pis su hattını yaptılar, kapattılar, on gün
sonra asfalt çöktü, bir arabanın
tekerleği aks kesti o çukurda. Sorumlu kim?
Yolların altlarını düşününce içim kapanıyor. Emin olun ki elektrik
varsa, temiz su geliyor, pis su gidiyorsa hep tesadüfendir. Yerin altı yerin
üstünün bir benzeridir.
Neyse benim bu olayı paylaşmamın nedeni şu : ‘Bu memleket adam olmaz abi’. Bu memlekette gençliğimden beri hep aynı
tartışmaları yapmaktan, duymaktan usandım. Ben üniversiteye giderken yağmur
yağdı mı tıkanan yol hâlâ tıkanıyor, taşıyor. İktidarlar değişti durum
değişmedi. Bizde sistem önce bozuluyor,
mükemmel bir şekilde arıza kaydediliyor sonra da duruma el konuyor. E benim aslanım şu iş bozulmadan tedbirini
alsan olmaz mı? Kızım Amerika’dan
Türkiye’ye 15 günlüğüne geldi. Buradan, oradaki araştırmasını yönetiyor,
okullarla yazışıyor. İnternet hayatının bir parçası olmuş. Ya o buradayken
internet kesik olaydı? O burada iken internet kesilmedi diye kendimi
avutuyorum, şükrediyorum. Bize
“ilerledik” dedikleri zaman ben hep bu olayları hatırlıyor ve içim sızlayarak
acı acı gülüyorum. Altmış yıldır hiçbir şey değişmedi bu ülkede. Üniversitede
okurken bir hocamız dersin başında tahtaya bir fotoğraf koyar ve sorardı:
“Burası neresi?” Kimse bilemezdi. Hoca memnun “Gördünüz mü? Nasıl ilerledik?” O
asfalt yollara, çok katlı binalara bakarak “ilerlediğimiz” sonucuna varırdı.
Oysa asıl ilerlemenin insana verilen değer olduğunu bilmezdi. Biz bilirdik ama
susardık. Notlar onun elindeydi çünkü.
Yıllar geçti, en
yüksek binaları biz yapıyoruz. Daha çok şehrimiz var. Duble yollarımız,
kalabalık hava alanlarımız, “çılgın projelerimiz”… Ama anlayış hâlâ aynı. Dünyaya misafir olma
hâlinin verdiği bir rahatlık. Otelde de ayakkabılar perdeyle silinir ya, onun
gibi bir şey. “Benden sonra tufan”. Hangi doktrin hangi inanç bunu
değiştirecek?
Yıllar geçti değişen en önemli şey ‘teknolojiye uygun mükemmel arıza kaydı yapılması’. Buna ’ilerleme’
diyorsanız sizin olsun. İçinde insan olmayan ilerlemenin canı cehenneme..
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder