Özel Tiyatrolara Yardım Protokolü
Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatrolara desteği (yardım)
kapsamında imzalanmasını istediği protokol tartışıldı. Aslına bakarsanız
tartışılan, protokolün 14.Maddesi’nin ( d ve e ) bendi idi. Ben o protokolü ancak elde edebildim. Bahsi geçen maddeler şöyle:
“d.Bu konuya ilişkin yürürlükteki
mevzuat hükümlerine ve/veya toplumun genel anlayış ve davranışlarına ters düşen
hususların tespit edilmesi
e.Projenin
sergilenmesi sırasında, projenin bakanlığa sunulan konusu dışına çıkılarak
Anayasa’da belirtilen temel ilkelere, kanunlara, genel ahlâka aykırı hususlara
ya da bireyleri ve/veya kurum-kuruluşları ve/veya toplumun bir kesimini rencide
edici veya hakaret içeren hususlara yer verildiğinin tespit edilmesi”
Galiba üstünde en çok durulan da “genel anlayış ve ahlâk”
ifadesi idi.
Konuyla ilgili araştırırken Yrd. Doç.Dr.Nihat Bulut’un bir
makalesini buldum okudum. (http://www.erzincan.edu.tr/birim/HukukDergi/makale/2000_1_3.pdf)
Yrd.Doç. Dr.Nihat Bulut konu ile ilgili tanımlama zorluklarından;
konunun zaman içindeki değişikliğinden,
toplumdan topluma hatta bir toplumun içinde bile farklı olacağından bahsediyor;
Türkiye ve dünya uygulamalarından
örnekler veriyor. Makalesinin sonuç bölümünde “Bu çerçevede, sadece toplumun maddi düzenini bozmaya yönelik ahlâki
davranışlarda sınırlama gidilebileceğini, bu tutum ve davranışlar da ancak,
ciddi bir tehlike varsa ve bu tehlike de mutlaksa sınırlandırılabilmelidir.”
Tiyatronun toplumun “maddi
düzenini bozmaya yönelik” etkisini; bu konuda yaratabileceği “ciddi tehlike”yi düşündüm. 76 milyonluk
bir toplumda tiyatroya gidenlerin sayısına(bence bir milyon) baktığımda “etki
ve tehlikenin” eser nispetinde(yüzde 2) olduğuna karar verdim, o da her gidenin
oyundan anladığını ya da anlamayıp “ikirciklendiğini” dikkate alarak. Olumlu bir
etki yapamayan olumsuz bir etki nasıl yapsın? Aslına bakarsanız gerçek
korkutucu olan husus tiyatroya
gidenlerle değil, gitmeyenlerle ilgilidir. Zira cehalet daha büyük tehlike değil midir?
Tiyatroyu bilen biri tiyatronun “maddi
düzeni bozmayacağını” aksine “maddi
düzenin oluşturulmasına” katkı sağlayacağını bilir. Tüm dünya biliyor.
Tiyatrocular bu “genel
ahlâk” ifadesinden yola çıkarak Bakanlığa karşı dava açmak için (Baro ile) bir
araya gelmişler. Bazı tiyatrolar bu madde nedeniyle yardımı reddetmiş. Ben her
ikisine de katılmıyorum. Benim önerim şudur: Yardımı reddetmek yerine yardımı
almak ve bankaya yatırarak faiz kazancı elde etmek ve inandığı oyunu kendi
olanakları ile sahnelemektir. Bakanlık gelir de oyunu seyrederse ya da biri
çıkıp şikâyet ederse o zaman itiraz edersiniz, davayı kaybederseniz bankadaki
faiziyle büyümüş parayı iade edersiniz. Bakanlık herhalde neyi "muzır" bulduğunu açıklayacaktır. Dava açacaklara(Baro’ya) da benzer bir
tavsiyeyi yapmak istiyorum. Dava açmayın ama yardım alan tüm tiyatroların
yanında sıkı durun. Bakanlık parayı geri isterse o zaman dava açın ve somut bir olay üzerinde
konu tartışılsın ve kalıcı olarak “tiyatroda genel ahlâk” ne demektir tarihe
kayıt edilsin. Zira hukuk açısından da
tartışmalı olan bir konuyu somut verilerle tartışmadan “içtihat” oluşturmak
mümkün değil. Kaldı ki Türkiye’de tiyatronun “genel ahlâk”a aykırı bir iş yaptığını da
bugüne kadar görmedim. (İddia edenler oldu elbette.)
Protokol’de benim
aklıma takılan husus başka. Geçmiş yıllarda nasıl bir protokol yapılıyordu
bilmem ama bu yıl protokolde “İl Kültür
ve Turizm Müdürlükleri”nin ağırlıkla olarak yer aldığını görüyorum. Protokol’ün 6.,7.,8.,10. Maddeleri’nde adı
geçmekte ve Bakanlık, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü tiyatrocuların karşısına muhatap olarak çıkarmaktadır. Bu hususu TÜSAK yasası ile birlikte
düşündüğünüzde anlamlı bir birliktelik ortaya çıkıyor. Zira o yasa taslağında
da tiyatronun muhatabı, İl Kültür Ve
Turizm Müdürlükleri’dir. (Protokol'de taraf olan Bakanlığın yetkisini karşı tarafın kabülüne dayanarak devretmesi mümkün müdür düşünmek gerek.)
Tabii ki Protokol’ün 8.Maddesi’nin ( e ) bendinde bahsedilen
“projenin sahnelenmesi esnasında
çekilmiş, projenin tamamının yer aldığı video kaydının verilmesi” bence yukarıdaki hususlar
kadar tartışılması gereken bir kuraldır. Bence o konuyla ilgili madem ki
Protokol mevcut yasa, yönetmelik ve mevzuatı temel alıyor bu konu ile ilgili de
tiyatrocuların destek alacakları bir (ulusal/uluslararası) mevzuat(telif?) vardır( bence). Zaten tiyatrocu aykırı hareket etmeye niyetlenmişse( o ne demekse) kayıt yaptığı gün uslu çocuk(!) olur. Bakanlığın bu kayıttan beklediği nedir? Bence Protokol'ün yürütülmesi ile ilgili olmayan hususların geçerli olmaması gerekir.
Melih Anık
Bu konu, üzerinde ne kadar tartışılsa su kaldıracak bir konudur!
YanıtlaSil"Özel tiyatrolara devlet yardımı" konusu, bence, Türkiye tiyatrosunun başat sorunsalı olarak varlığını sürdürüyor. Her tiyatrocu benim gibi düşünüp, "Kültür Bakanlığı Çanağı" kuramını dayatmak zorunda değil. Nasıl ki ben, herkes gibi düşünmek zorunda değilsem, herkes de benim gibi düşünmek zorunda değil. "Finans Kapital"in pembeden yeşile doğru renk değiştirdiği günümüz Türkiye'sinde, tiyatronun da aynı bukalemunluğu yapmasına asla şaşmıyorum. Ancak, tiyatro dünyası, tiyatro sorunlarına o kadar yabancı ki... İyi ki Melih Anık, nesnel bir çaba göstererek, bir vurmayla yıkılamayacak kadar ağır bir sorun olan bu konuya da temas etme gereksinimi duydu. Benim için "Kültür Bakanlığı Çanağı" olan ve bu nedenle itici bir kuram gibi görünen konuyu daha "nesnel" bir dille kaleme alan Anık'ın bu yazısından mutlaka yararlanılacaktır. Anık'a dostça bir öneri: Bu konuyu tefrika hâline getiriniz. Bizim insanlarımız bir tek çiçekle bahar getirmeyi sevmediği için, bir tek yazıyla yetinmez. Sürekli, sürekli, sürekli yinelemek gerekir...
Hilmi Bulunmaz