Kısa Kısa İstanbul Kırmızısı(Ferzan Özpetek)
Yönetmen her şey güzel olsun istemiş. O estetik titizlik
filmin her sahnesinde görünüyor. Oyuncular Ferzan Özpetek filminde oynamanın
heyecanını duymuşlar. Aşırı bir özenli oyunculuk var. Oyunculuğun doğallığı gitmiş. Sahicilik
kaybolmuş. Zerrin Tekindor bu genellemenin dışında. Aylin'in Orhan ile sahneleri bence filmin en samimi ve sahici sahneleri.
Ferzan Özpetek bir İstanbul güzellemesi yapmış. Bu film
Avrupalı seyircileri İstanbul'a cezbeder. Gelip vapurda simit, Apik'de işkembe
yemek, kulelerin en yüksek katlarında gece âlemlerine dalmak isteyebilirler.
Boğazdaki yalılar nasıl da güzel görünüyor. Galata Kulesi yok mu derken o da
var. Ne güzel şehir bu İstanbul! O
lala.. Ferzan Özpetek mekanları seçerken bu zenginliği göstermek istemiş. Başka
bir zenginliği daha göstermiş. Türbanlı kızlar, çarşaflı kadınlar, dindar
dedeler fon yapıyor filmin sahnelerinde. Ölü yıkama sahnesi bir geleneğin de kullanılması, filmin bonusu gibi. Sabah ezanı ruhları coşturuyor, arındırıyor. Cumartesi
anneleri meydanlarda, Doğu'dan kaçan Kürt aileler ve onlara yardım eden yalı
sakinleri. Muhteşem bir hayâl dünyası. Peri masalı sanki. Ama sahici değil. Ferzan
Özpetek'in olmazsa olmazı yemek masasında şarap eşliğinde ülke meselelerine bakış gibi.Film bana Türk aydının yıllar süren yanlışlığını hatırlattı.
Sera Yılmaz'ın kelimeleri "It's not their fault" yâni. Türk doğmak
kolay da bu topraklara ait olmak zor.
İstanbul Kırmızısı İstanbul'un ateşli ruhunu anlatmak
istemiş(olabilir). Ama ortaya çıkan kan kırmızısı... O kan da kırmızı
mürekkepten. Sahici değil yâni.
Melih Anık
Yorumlar
Yorum Gönder