Osmanlıca Yazmayı Öğrenirsiniz de Her Yazılanı Anlayabilir Misiniz?
Anı kitaplarını okumaktan hoşlanıyorum. Bana salt (kuru
kuru) tarih okumaktan daha çok şey veriyor. Şimdi elimde olan kitap ‘Sultan Abdülhamit Devri Hatıraları ve Saray
İdaresi’. Örikağasızâde Hasan Sırrı
Bey’in anıları. Dergâh Yayınları’ndan çıkmış. Ali Adem Yörük yayına hazırlamış.
Ahmet Nafiz Paşa’nın oğlu olan Hasan Sırrı Bey, Nahid Sırrı
Örik'in babasıdır. ‘II.Abdülhamid
döneminde yetişen ve kırk yıla yakın devlet idaresinde bulunmuş idareci ve
eğitim adamlarımızdandır. II.Abdülhamid döneminde mabeyn mütercimliği yapmış ve
bu sırada Shakespeare’in iki eserini tercüme etmiştir. Maarif Nezareti ve
Rüsumat Emaneti mektupçuluğu görevlerinde bulunmuş, Darülmuallimin ve Mekteb-i
Hukuk’ta dersler vermiştir. II.Meşrutiyet döneminin ilk yıllarında müderrisliğe
devam etmiş ve emekli olduğu 1920 yılına kadar Rüsumat genel müdürlüğü yapmıştır.’
(Kitabın Giriş bölümünden)
Bu yazıyı size o kitaptan bir sayfayı paylaşmak için yazdım.
Demek istediğimi daha iyi anlatır diye aynen veriyorum:
Yarım kalan cümlenin sonu öteki sayfada şöyle: ‘ kuvvet
vardı ne de kuvâ-yı ruhaniye ile alakadar idim, sözlerimi ilave ettim’
Yâni eski harfleri(Osmanlıcayı) yazabiliyor dahi olsanız eski
harflerle yazılı olanı okumak için epey zorlanacaksınız demektir. Ben iki arada
kalmış bir nesilden geliyorum, şöyle böyle anlamı çıkarabiliyorum ama yeni
nesiller için anlamak neredeyse imkânsız. Zira o dil yaşamıyor artık. Osmanlıca
tartışmalarında bu hususun unutulmamasını dilerim.
Öte yandan bu sayfa, okuyup anlayabilenler için bir tarihi gerçeği
içeriyor. Ama daha iyi anlaşılabilmesi için şu ilave bilgiyi vermem lâzım. Hasan
Sırrı Bey, "1897 Kasım -1898 Ocak ayları
arasında Ermeni olaylarını yakından görmeleri için planlanan Anadolu
seyahatinde İngiliz gazeteci Sydney Whitman ve Amerikalı gazeteci George H.
Hepworth’a ‘memuriyet-i mahsusa’ ile refakat etti." (Kitaptan) tıpkı
basımını verdiğim sayfada ‘İstanbul’a avdet’ dediği o seyahatten dönüş ve ‘Amerikalı
arkadaşımız’ dediği de George H. Hepworth.
Şimdi okuyun, bakın, Amerikalı gazeteci ne demiş ve İngiliz sefir
neden hiddetlenmiş? Bunu anlayabilirseniz tarihe başka bir açıdan bakmanız
mümkün olacak demektir.
Bunu okuduktan sonra Dorina L.Neave’nin ‘Sultan Abdülhamit Devrinde
İstanbul’da Gördüklerim’(Dergâh Yayınları) isimli kitabında 26 Ağustos 1896
gününü okuyun.(sayfa 126)
Anıları birleştirdiğinizde tarihe klişe ve şablonlarla
bakmanın doğru olmayacağını anlarsınız.
Melih Anık
Merhaba,
YanıtlaSilLitvanya'dan bakınca, her yer karanlık ama umut ışıldakları var! Elinize sağlık...
Bulunmaz